Yakışmıyor bana kızmak. Oysa bir zamanlar, ben de o tiksindiğim etçiller gibiydim. Kördüm, sağırdım, uykudaki/hipnoz altındaki biri gibiydim adeta.Hevesle yediğim etlerin, tabağıma konulmadan önce; o marketlere girmeden önce, nasıl olup da satın alınabilecek bir mal haline getirildiğini; yediğim şeyin, onu ceset haline getirmelerinden önce, BİR HAYATI OLDUĞUNU; NEFES ALDIĞINI; HİSSETTİĞİNİ; SEVDİĞİNİ; ÜZÜLDÜĞÜNÜ; KORKTUĞUNU; CANININ ACIYABİLECEĞİNİ; YORULDUĞUNU; SEVİNEBİLDİĞİNİ; en önemlisi, diğer bütün canlılar gibi YAŞAMAK İSTEDİĞİNİ bilmezdim, düşünmezdim.
Tıpkı senin gibi bir anneden doğduğunu, belki yavruları olduğunu; belki bir bebek olduğunu ve annesine ihtiyaç duyduğunu; yavrularını özlediğini; fabrikalarda süt makinelerine bağlı olarak daracık bölümlerde tutulduğunu; bu yüzden yorulduğunu, acı çektiğini ve vücudunda yaralar meydana geldiğini; normalde yirmi yıl olabilecek ömrünün, ağrılar içinde iki yılda son bulduğunu; siz kendinizi iyi hissedin diye, "mutlu tavukların yumurtaları" diye pazarlanan yumurtaların, yemden tasarruf edilsin diye bir yılın sonunda "bir aylık dinlenme dönemine girdiği için kesilen tavukların yumurtaları" olduğunu; yine aynı fabrikalarda, doğan erkek civcivlerin yumurta vermeyecek diye toplanarak, canlı canlı konuldukları ağzı bağlı poşetler içinde çöpe atıldıklarını; nasıl yapıldığını düşünmeden yediğiniz peynirleri yapabilmek için, içine şirden denilen bir maya kattıklarını ve bu maddeyi elde edebilmek için henüz süt içme evresinde olan yavru hayvanları kestiklerini; siz neşelenin ve birileri daha çok para kazansın diye, sirklerdeki hayvanlara türlü işkenceler yaptıklarını; siz biraz daha şık görüneceksiniz diye, giydiğiniz kıyafetlerin, ayakkabıların, kürklerin CANLI CANLI derileri/kürkleri yüzülen hayvanlardan elde edildiğini; bütün bunların bütünüyle acıdan, işkenceden, zalimlikten, adaletsizlikten, haksızlıktan geldiğini bilmezdim; düşünmezdim.
Kördüm, uykudaydım, düşündüğünü sanan; ama aslında düşünmeyen kapalı bir bilinç halindeydim; adeta komadaydım. Bedenini, cinayet sonucu öldürülmüş masum ruhların cesetleriyle dolduran bir mezarlık gibiydim. Bu yüzden aptaldım; bu yüzden türcülük yaptığının farkında bile olmayan bir türcüydüm; bu yüzden yer fazlalığıydım bu dünyada; bu yüzden gereksizdim; direkt eyleme katılmasam bile, sırf satın aldığım için, paramla destek olduğum için katildim bu yüzden! Aç gözlü bir yamyamdan, iştahından gözü dönmüş bir tecavüzcüden farksızdım; bir pisliktim, kesinlikle bir pislik. Çünkü bencildim; dünya, ben yemek yerken yaşam hakkını hiç aklıma bile getirmediğim zavallı dünya; benim için, şişmiş egom için yaratılmıştı. Böyle inanmak hoşuma gidiyordu; çünkü düşünmemek, bilmemek, yaptığım yanlışların doğru olduğuna inanmak; beni rahatlatıyordu. Oysa, gerçek bambaşkaydı! Rahat mıydım gerçekten? Mutlu muydum? Yediğim bütün o etlerin psikolojime, bedenime verdiği uzun vadeli zararlar; bir kaç dakikalık bir yeme eyleminden alabileceğim bütün o kısa süreli hazdan kat be kat fazlaydı. Çünkü yediklerim, yemek değil acıydı. Korkmuş, işkence görmüş, öldürülmüş zavallı masumların bütün o istismar edilmiş ruhlarıyla dolduruyordum bedenimi; acıyla ve işkenceyle, korkuyla dolduruyordum bedenimi. Bütün o bilimsel araştırmalar bas bas bağırıyordu et yemenin, trafik kazalarından daha çok ölüme neden olduğunu; et yiyen insanların, yemeyenlere göre daha agresif ve mutsuz olduklarını. Ama ben bilmiyordum, görmüyordum, duymuyordum, düşünmüyordum; çünkü kördüm; sağırdım; uykudaydım; komadaydım; bir zombiydim aslında, ceset taşıyan bir zombi. Ve artık biliyorum ki; sadece ölü bedenler, midelerini etle doldururlar ve sadece ölü bedenler düşünmeden yaşarlar; yaşamazlar aslında; bütün o ölü bedenlerin ruhlarını emerek yaşayabileceklerini sanırlar; ama bilmezler bu yolla daha da çok öldüklerini, bilmezler..... Pişmanım, üzgünüm ve utanıyorum uykudaki bir zombi gibi geçirdiğim bütün o zamanlardan ve özür diliyorum, af diliyorum kendilerine yapılmış bütün o zalimliğe bir şekilde bulaşmış bulunduğum bütün o kör zamanlar için, özür diliyorum bütün hayvan kardeşlerimden. Ne yazık ki; sadece dört yıldır veganım. Ne yazık ki; 2009'dan önceki bütün o zamanlarda, gerçekte olmamama rağmen, bir etçil gibi yaşadım. Oysa doymak, beslenmek için seçeneklerim vardı. İhtiyacım olan bütün vitaminleri almamı sağlayacak, vücudumu toksinlerden arındırıp; metabolizmamı olumlu yönde destekleyecek zengin bir sebze, meyve ve tahıl seçeneğim vardı. Ama ağız tadı bencilliği yaptığı için, düşünmeyi reddeden, beynini kullanmadığı ve kalp atışlarını duyamadığı için ceset yiyen hasta ruhlu bir katildim, ölü olduğunun farkına bile varamayan ve ağzına aldığı her et parçasıyla daha da çok ölen bir zombiydim. Ve sırf yanlışın ve yanlış yapanların çoğunlukta olduğu, iki ayaklı mezarlıklarla dolu bir dünyada yaşıyorum(?) diye; o kadar kolay ve normaldi ki hata yapmak. Yanlışlar, sosyalleşmenin, zombi sosyalleşmesinin bir gereğiydi adeta! Ne de olsa, normallik; çoğunlukla sağlanan bir algıydı. Sosyolojide bahsedilen hasta toplumlarda, yanlışların normal ve onaylanan bir şey olması; toplumun, toplumca hasta olmasından kaynaklıydı ve öyle bir toplumda, çok kolaydı yanlış yapmak..... ama, her şeye rağmen dirildim; her şeye rağmen uyandım. Bütün o utanç dolu yıllara rağmen dirildim ve bunun için müteşekkirim bilincimin açılmasına katkı sağlayan bütün duyarlı ruhlara; çünkü vegan olmak, aydınlanmış olmaktır; aydınlanmış olmak; adil olmaktır ve adil olmak, bütün canlıların yaşam haklarına saygı duymak ve doğaya karşı değil; doğayla birlikte ve onu koruyarak barış ve sevgi içinde yaşamayı öğrenmiş olmaktır; bu ise, bütün canlılar için mutluluktur. Kim istemez ki gerçek mutluluğu? Öyleyse tek seçeneğiniz var: VEGAN OLMAK...
Yazar: Telâbeera Arça
Tıpkı senin gibi bir anneden doğduğunu, belki yavruları olduğunu; belki bir bebek olduğunu ve annesine ihtiyaç duyduğunu; yavrularını özlediğini; fabrikalarda süt makinelerine bağlı olarak daracık bölümlerde tutulduğunu; bu yüzden yorulduğunu, acı çektiğini ve vücudunda yaralar meydana geldiğini; normalde yirmi yıl olabilecek ömrünün, ağrılar içinde iki yılda son bulduğunu; siz kendinizi iyi hissedin diye, "mutlu tavukların yumurtaları" diye pazarlanan yumurtaların, yemden tasarruf edilsin diye bir yılın sonunda "bir aylık dinlenme dönemine girdiği için kesilen tavukların yumurtaları" olduğunu; yine aynı fabrikalarda, doğan erkek civcivlerin yumurta vermeyecek diye toplanarak, canlı canlı konuldukları ağzı bağlı poşetler içinde çöpe atıldıklarını; nasıl yapıldığını düşünmeden yediğiniz peynirleri yapabilmek için, içine şirden denilen bir maya kattıklarını ve bu maddeyi elde edebilmek için henüz süt içme evresinde olan yavru hayvanları kestiklerini; siz neşelenin ve birileri daha çok para kazansın diye, sirklerdeki hayvanlara türlü işkenceler yaptıklarını; siz biraz daha şık görüneceksiniz diye, giydiğiniz kıyafetlerin, ayakkabıların, kürklerin CANLI CANLI derileri/kürkleri yüzülen hayvanlardan elde edildiğini; bütün bunların bütünüyle acıdan, işkenceden, zalimlikten, adaletsizlikten, haksızlıktan geldiğini bilmezdim; düşünmezdim.
Kördüm, uykudaydım, düşündüğünü sanan; ama aslında düşünmeyen kapalı bir bilinç halindeydim; adeta komadaydım. Bedenini, cinayet sonucu öldürülmüş masum ruhların cesetleriyle dolduran bir mezarlık gibiydim. Bu yüzden aptaldım; bu yüzden türcülük yaptığının farkında bile olmayan bir türcüydüm; bu yüzden yer fazlalığıydım bu dünyada; bu yüzden gereksizdim; direkt eyleme katılmasam bile, sırf satın aldığım için, paramla destek olduğum için katildim bu yüzden! Aç gözlü bir yamyamdan, iştahından gözü dönmüş bir tecavüzcüden farksızdım; bir pisliktim, kesinlikle bir pislik. Çünkü bencildim; dünya, ben yemek yerken yaşam hakkını hiç aklıma bile getirmediğim zavallı dünya; benim için, şişmiş egom için yaratılmıştı. Böyle inanmak hoşuma gidiyordu; çünkü düşünmemek, bilmemek, yaptığım yanlışların doğru olduğuna inanmak; beni rahatlatıyordu. Oysa, gerçek bambaşkaydı! Rahat mıydım gerçekten? Mutlu muydum? Yediğim bütün o etlerin psikolojime, bedenime verdiği uzun vadeli zararlar; bir kaç dakikalık bir yeme eyleminden alabileceğim bütün o kısa süreli hazdan kat be kat fazlaydı. Çünkü yediklerim, yemek değil acıydı. Korkmuş, işkence görmüş, öldürülmüş zavallı masumların bütün o istismar edilmiş ruhlarıyla dolduruyordum bedenimi; acıyla ve işkenceyle, korkuyla dolduruyordum bedenimi. Bütün o bilimsel araştırmalar bas bas bağırıyordu et yemenin, trafik kazalarından daha çok ölüme neden olduğunu; et yiyen insanların, yemeyenlere göre daha agresif ve mutsuz olduklarını. Ama ben bilmiyordum, görmüyordum, duymuyordum, düşünmüyordum; çünkü kördüm; sağırdım; uykudaydım; komadaydım; bir zombiydim aslında, ceset taşıyan bir zombi. Ve artık biliyorum ki; sadece ölü bedenler, midelerini etle doldururlar ve sadece ölü bedenler düşünmeden yaşarlar; yaşamazlar aslında; bütün o ölü bedenlerin ruhlarını emerek yaşayabileceklerini sanırlar; ama bilmezler bu yolla daha da çok öldüklerini, bilmezler..... Pişmanım, üzgünüm ve utanıyorum uykudaki bir zombi gibi geçirdiğim bütün o zamanlardan ve özür diliyorum, af diliyorum kendilerine yapılmış bütün o zalimliğe bir şekilde bulaşmış bulunduğum bütün o kör zamanlar için, özür diliyorum bütün hayvan kardeşlerimden. Ne yazık ki; sadece dört yıldır veganım. Ne yazık ki; 2009'dan önceki bütün o zamanlarda, gerçekte olmamama rağmen, bir etçil gibi yaşadım. Oysa doymak, beslenmek için seçeneklerim vardı. İhtiyacım olan bütün vitaminleri almamı sağlayacak, vücudumu toksinlerden arındırıp; metabolizmamı olumlu yönde destekleyecek zengin bir sebze, meyve ve tahıl seçeneğim vardı. Ama ağız tadı bencilliği yaptığı için, düşünmeyi reddeden, beynini kullanmadığı ve kalp atışlarını duyamadığı için ceset yiyen hasta ruhlu bir katildim, ölü olduğunun farkına bile varamayan ve ağzına aldığı her et parçasıyla daha da çok ölen bir zombiydim. Ve sırf yanlışın ve yanlış yapanların çoğunlukta olduğu, iki ayaklı mezarlıklarla dolu bir dünyada yaşıyorum(?) diye; o kadar kolay ve normaldi ki hata yapmak. Yanlışlar, sosyalleşmenin, zombi sosyalleşmesinin bir gereğiydi adeta! Ne de olsa, normallik; çoğunlukla sağlanan bir algıydı. Sosyolojide bahsedilen hasta toplumlarda, yanlışların normal ve onaylanan bir şey olması; toplumun, toplumca hasta olmasından kaynaklıydı ve öyle bir toplumda, çok kolaydı yanlış yapmak..... ama, her şeye rağmen dirildim; her şeye rağmen uyandım. Bütün o utanç dolu yıllara rağmen dirildim ve bunun için müteşekkirim bilincimin açılmasına katkı sağlayan bütün duyarlı ruhlara; çünkü vegan olmak, aydınlanmış olmaktır; aydınlanmış olmak; adil olmaktır ve adil olmak, bütün canlıların yaşam haklarına saygı duymak ve doğaya karşı değil; doğayla birlikte ve onu koruyarak barış ve sevgi içinde yaşamayı öğrenmiş olmaktır; bu ise, bütün canlılar için mutluluktur. Kim istemez ki gerçek mutluluğu? Öyleyse tek seçeneğiniz var: VEGAN OLMAK...
Yazar: Telâbeera Arça
Yorumlar
Yorum Gönder