Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mutluluk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Mutlu Olmak İçin Doğanızı Tanımalısınız!

Doğanın yasalarına inanıp inanmamız, bunun sonuçlarından kaçabileceğimiz anlamına gelmez. İnsanların kendilerini tanıması, doğalarına uygun hareket etmesi aynı zamanda kendine eksik gördüğü konuların üzerine giderek kendini geliştirmesi mutluluğun kaynağı olarak görülmelidir. Hiç şüphesiz kendi doğasını bilmeyen bir insan bir çok konuda problem yaşayabilir. Yaşadıklarını talihsizlik, şansızlık ve ya kadersizlik olarak tanımlaması sonuçların kabullenme aşamasında başvurulan en yaygın terapi yöntemlerinden bir kaçıdır. Dan Millman tarafından yazılan " Ruhun Yasaları " kitabında konuyla alakalı çok güzel cümleler yer almaktadır. " Mutlu, huzurlu ve doyumlu bir yaşam hiçbirimize altın bir tepside sunulmuyor. Kendi doğamıza uyumlu bir yaşam sürdürdüğümüz ölçüde mutluluğa, huzura ve doyuma hak kazanıyoruz.  Ölçüyü belirleyen kendimiziz. Mutluluk bazılarının başına konan bir talih kuşu değildir. Talih/talihsizlik, şans/şansızlık, kader/kadersizlik

Neden Hep Yanlış İnsanlara Aşık Oluruz?

Aslında soruyu "Neden BAZEN Yanlış İnsanlara Aşık Oluruz?" düzeltmek lazım. Çünkü sizin de çevrenizde gayet mutlu çiftler vardır ve belki de sizi aşka inandıran, umutla yaşamanızı sağlayan bu çiftlerdir. Ama söylemekte de fayda var: yanlış aşkları hayatımızdan atmadan bu soru bizim için "HEP" olarak kalmaya devam edecek. Aklımızın, mantığımızın almadığı aşklardır yanlış aşklar. Belki de cinsel dürtülerle aşık hissetiğimizden de olabilir. Ama nedeni ne olursa olsun biraz kalbimizin de yanılabilme ihtimalini göz önünde bulundurmak lazım. Biraz da konunun temeline inecek olursak.... Yanlış insanlara aşık oluyoruz çünkü kafamızın içinde "doğru insan" diye bir kavram var. Zihnimizde belli ölçülerden daha doğrusu kalıplardan meydana gelen bir şema oluşturuyoruz. Durmadan hayatımızın erkeğini ve ya kadınını arıyoruz ve onu bulma konusunda oldukça sabırsız davranıyoruz.  Ayrıca kabul edin ki aşk söz konusu olduğunda yasakların ve engellerin ayrı

Mutluluğun Anahtarı Mutlu Edebilmektir!

Mutluluk ayna nöronlar sayesinde çoğalır. Bir insanı mutlu edebildiğinizde onun mutluluğu ile siz de mutlu olursunuz. Etrafınızda mutlu insanları gördükçe ve bu mutluluğu paylaşa bildiğinizde hiç şüphesiz dertlerinizi unutursunuz, daha pozitif bir bakış açısıyla dünyaya bakarsınız. Biliyor musunuz?  İnsanlara verebileceğiniz özel armağanlar var ve bunlar için üstelik para harcamanıza da gerek yok! Size bunları sayayım. 1) Dinleme.. .  Ama gerçekten dinleyin. Kesmeden, hayal kurmadan, vereceğiniz cevabi düşünmeden... Can kulağıyla dinleyin. 2) Sevgi...  Kucaklamalar, öpücükler, sırt sıvazlamalar ve el tutmalar konusunda cömert olun. Bu ufak hareketler aileniz ve dostlarınıza olan sevginizi daha açik göstermenizi sağlayabilir. 3) Kahkaha... Fıkra anlatın, neşeli hikayeleri paylasın. Bu armağanınız "seninle birlikte gülmeyi seviyorum" anlamına gelir 4) Yazılı bir Not... Basit bir "Yardımın için teşekkürler" notu, ya da belki

Mutluluk Nedir?

Ayna nöronlar nedir biliyor musunuz? Başkası mutlu olduğunda ve bunu tüm kalbinizle his ettiğinizde siz de mutlu olursunuz... Ya başkasını mutlu edip yanında duracaksınız, yada siz mutlu olup her kesi mutlu edeceksiniz... Peki şuanda mutlu musunuz? Yada mutluluk tam olarak nedir? Hiç düşündünüz mü? Mutluluk; Uyandırılma tedirginliği olmadan huzur içinde uykuya dalmaktır. Mutluluk; Yazın en sarı sıcağında serin bir denizdedir, bir ağaç gölgesindedir. Mutluluk; Çıplak ayakla koşulan ıslak çimendedir. Mutluluk; Sıcak bir günün sonunda esmeye başlayan serin bir yeldedir. Mutluluk; İnce belli bir çayda içilen tek şekerli demli çayın tadındadır. Mutluluk; Anlatılan bir fıkranın ardından atılan kahkahadadır. İzlenen bir filmin sonunda dökülen göz yaşındadır. Mutluluk; Günün ilk aydınlığında, gecenin son karanlığındadır. Mutluluk; Annenin okşayışında, babanın başında, çocuğun gülüşünde, sevgilinin dokunuşundadır. Mutluluk; Düşünüldüğünde gülümseten çocukluğa dair bi

İlacı Zehirden Ayıran Dozdur

Deyimleri severim... ‘Doyasıya yaşamak’ deriz, bir de ‘hayatı zehir etmek’ deriz mesela. Bir de ‘ dozunda yaşama k’ vardır. Her gün bezgin, bıkmış, perperişan haliyle karşınızda: “Şu hayatı doyasıya yaşayamadım gitti” diyen insanlar vardır etrafınızda. Önce siz de durup düşünür, ne eksik acaba diye tartar, çoğu zaman elle tutulur bir netice alamadan sükunet içinde ve başınızla hafifçe onaylayarak dinlersiniz, geçer. Günümüzde, doyasıya yaşamak denen şey nedir? Ayrıca, doymak iyi bir şey midir? Doygunluktan sonra bünyede marazlar zuhur etmez mi mesela, mideyi fazla doldurmayın demiyor mu şimdi gastroenterologlar? Doygunluktan sonra düşüşe geçmez mi mesela eğriler? Galiba doymak iyi bir eylem olmasa gerek. O zaman doymasak daha iyi hayata. Unutmuşum, bir de dibine kadar yaşamak var. Etrafınızdaki çılgın kalabalıktan bunların her birinin müşahhas örneklerini görebilirsiniz. Bir türlü doyasıya yaşayamayan, “dibine” kadar yaşayamayan ya da tam tersi bunları yaşayan ama y

Evlilik Ağacı

Yeni evli bir çift evliliklerinin daha ilk aylarında, evliliğin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını düşünüyorlardı.... Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa da, evlenmeden önce sık sık birbirlerini çok sevdiklerine dair ne kadar sözcükler kullanıyorlardı. Ama şimdilerde, küçük bir söz, ufak bir hadise aralarında orta çaplı bir kavganın çıkmasına yetiyordu. Bir akşam oturup, ilişkilerini gözden geçirmeye karar verdiler. Her ikisi de, boşanmayı istememekle beraber, işlerin böyle gitmeyeceğinin farkındaydılar. Bu yüzden bir çözüm bulmak zorundaydılar. Erkek, “Aklıma bir fikir geldi”dedi. “Bahçeye bir ağaç dikelim ve eğer bu ağaç üç ay içinde kurursa boşanalım. Kurumaz da büyürse ayrılmayı bir daha aklımızdan geçirmeyelim. Bu süre içinde de ayrı ayrı odalarda kalalım.” Bu ilginç fikir eşinin da hoşuna gitti. Ertesi gün gidip bir meyve fidanı aldılar ve birlikte bahçeye diktiler. Aradan bir ay geçti. Bir gece bahçede karşılaştıl