Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Uzay Bilimi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Karanlık Maddeyi Gözlemlemek İçin Yeni Yöntem

Gördüğümüz bütün yıldızlar, gezegenler, kara delikler, galaksiler ve bulutsular, evren kütlesinin yalnızca yüzde 15’ini oluşturuyor. Evrendeki kütlenin geri kalanı ise karanlık madde ve enerjiden oluşuyor. Gizemli karanlık maddeyi şu ana kadar gözlemlemeyi başaramadık. Bilim insanları bu maddenin tam olarak ne olduğunu bile bilmiyor. Kaliforniya Davis Üniversitesinden iki teorik fizikçi bu konuda yeni bir hipotez geliştirdi. Karanlık Madde ile ilgili makaleye buradan erişebilirsiniz. John Terning ve Christopher Verhaaren tarafından Planck 2019 konferansında açıklanan çalışmaya göre, karanlık maddeyi gözlemlemek için bir alternatif var. İlk olarak zayıf etkileşimli kütle parçacığı (WIMP) üzerinde çalışmalar yapan iki araştırmacı, bu denemelerinde yaptıkları testlerde başarısız oldu. Bilim insanları da en başa döndü ve karanlık madde ile ilişkilendirilen parça veya parçacıkları bulmak için yeni bir yöntem geliştirdi. İkiliye göre cevap, karanlık manyetizma adı verilebilec

Karanlık Madde

İlk olarak 1932'de Jan Hendrik Oort ve 1933 yılında, Kaliforniya Teknik Enstitüsünden İsviçreli astrofizikçi Fritz Zwicky tarafından öne sürülmüştür. Fritz Zwicky'nin gözlemi ve iddiası kırk yıl boyunca hiçbir ortamda ciddiye alınmamıştır. 1970 yılında Washington Carnegie Enstitüsü'nden Vera Rubin ve arkadaşları tarafından karanlık maddenin varolduğuna dair en güçlü kanıt olan Sarmal Gök ada eğilimleri incelenmiştir. İlk başlarda Vera Rubin de Fritz Zwicky ile benzer bir kaderi paylaşarak, uzun yıllar ciddiye alınmamış, hiçbir ciddi yayın organı çalışmalarına yer vermemiştir. Ağustos 2006'da yayınlanan, 150 milyon yıl önce gerçekleşmiş olan iki gök ada kümesinin çarpışmasına dair gözlem, karanlık maddelerin varlığına dair daha somut bir kanıt oluşturmuştur. Çarpışma sırasında sıcak gazlar arasında bir etkileşim olmuş ve daha sonra merkeze yaklaşmışlardır. Gök adalar ve karanlık madde etkileşime girmemiş ve merkezden uzak kalmışlardır. Özetle 1970'ler E

Uzayda NAL İzleri

Geçmişin günümüzü yaşama ve anlamadaki etkisi. A.B.D.de ki ray açıklığının günümüz teknolojisine etkilerini gözler önüne seriyor. A.B.D.’de demiryollarındaki standart ray açıklığı 4 ayak,8.5 inçtir. Bu yaklaşık olarak 142,79 cm demektir. 142 değil,143 değil , 145 değil de 142,79 cm olan bu açıklık insana son derece ilginç hatta garip geliyor.  Ve ister istemez merak ediyorsunuz, neden böyle pratik olmayan bir ölçü kullanılmış diye?  Çünkü. A.B.D.’de de ilk demiryollarını yapanlar İngiltere’den gelmiş kişilerdi ve İngiltere’de demiryolları bu açıklıkta yapılıyordu. İyi de İngilizler neden bu ölçüyü kullanıyorlardı? Çünkü İngiltere de ilk demiryollarını yapanlar bu ray açıklığını kullanarak ilk tramvay yollarını yapanlardı. Peki tramvay yollarını yapanlar niçin bu ray açıklığını kullanıyorlardı? Çünkü tramvay vagonlarını yapanlar, at arabası yapanların ölçü ve aletlerini kullanıyorlardı. At arabası yapanların kullandıkları tekerlek açıklığı da bu garip, garip olduğu kadar da il

TÜRKİYE'NİN FÜZECİLİK ve UZAY SERÜVENİ ‬

1959’da Bandırma Lisesi’ndeki öğrencilerin kurduğu Bandırma Füze Kulübü, Türkiye’nin ilk füzesini yapıp başarıyla gökyüzüne yollaya bilmişti. Menzili 10 kilometreydi. Ama gelecek için umut vermişti bu projede çalışan değerli vatanseverlere. Çalışmaların öncüsü Ermeni asıllı Türk vatandaşı Kirkor Divarcı idi. Bu makalemizde geçmişimize bir yolculuk yapacak ve Türkiye bilim ve savunma sanayisinin gurur ve ihanet hikayesine yolculuk yapacağız. Türkiye’nin ilk yerli motorunu Hasan Özfidan ile 1937 yılında ürettiği bilinmez, ilk tankını 1942 yılında ürettiği ya da ilk uçağını 1936 yılında ürettiği, ilk denizaltı torpidosunu gene 1930’larda Şakir Zümre ile ürettiği, ilk biyoyakıtı Atatürk Orman Çiftliğinde mısırdan üretip kullandığı ya da pilot fırlatma sistemleri, pilot paraşütleri, pilot kabini, dikey havalanabilen uçak gibi buluşlar ile helikopter pervane tasarımını Emrullah Ali Yıldız gibi isimlerle keşfettiği bilinmez.  Krikor Divarcı, İstanbul Ünviersitesinde bir öğretim göre

Işık Yerine Radyasyon Yayan Galaksi Keşfedildi

Radyasyon sözünü duyduğumuzda çoğumuzun içinde bir ürperti bir korku olduğunun farkındayım. Evreni gözlemleyen teleskoplar her gün evrene dair bilinmeyenleri ortaya çıkarıyor. Bunlarda biri de yakın zamanda ortaya çıkarılan ve mazer özelliği ile radyasyon yayan yeni galaksinin varlığıdır. Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA'nın Hubble Uzay Teleskobu, ışık yerine radyasyon yayan "mazer" özellikli dev galaksi keşfettiğini açıkladı. NASA'nın Goddard Uzay Uçuş Merkezinden yapılan açıklamada, "mega-meyzer" olarak kategorize edilen galaksinin, Samanyolu Galaksisi içindeki benzer yapılara kıyasla 100 milyon kat daha fazla radyasyon dalgası yaydığı belirtildi. Bilim insanları, 'IRAS 16399-0937' adını verdikleri uydunun yüksek çözünürlüklü bir fotoğrafını yayımladı. Fotoğrafın, teleskobun Gelişmiş Kamera Araştırma Sistemi (ACS) ile Yakın Kızılötesi Kamera ve Çoklu-Obje Spektrometresi (NICMOS) donanımları tarafından yapılan ayrı ayr

NASA, Samanyolu’nun ‘ABLASINI’ görüntüledi.

NASA, Hubble Uzay Teleskobu’nun çektiği, Samanyolu’nun ‘ablası’ olarak kabul edilen NGC 6744 adlı galaksinin, yüksek çözünürlüklü fotoğrafını yayınladı. Amerikan Havacılık ve Uzay Ajansı NASA, Hubble Uzay Teleskobu'nun kamerasının çektiği, Samanyolu galaksisine oldukça benzeyen, fakat onun en az 2 katı büyüklüğündeki NGC 6744 adlı galaksinin yüksek çözünürlüklü fotoğrafını yayınladı. Fotoğraftan NGC 6744 galaksisinin bizim de bulunduğumuz Samanyolu ile birçok ortak özelliği olduğu anlaşılıyor. Fakat uzmanlar, NGC 6744'ün Samanyolu'nun en az 2 katı büyüklüğünde olduğunu kaydediyor. Galaksinin merkezi tıpkı Samanyolu gibi yaşlı sarı yıldızlardan oluşuyor. Merkezden galaksinin kenar kısımlarına doğru mavi ve pembe tozlu spiral bölgelerin arttığı görülüyor. Mavi bölgeler genç yıldız öbeklerinin, pembe bölgeler ise yıldız oluşum alanlarının varlığını gösteriyor. Bunlar galaksinin hala aktif bir şekilde gelişmeye devam ettiğini gösteriyor. NASA'nın Avrupa

Fermi Paradoksu Nedir?

Fermi paradoksu, Dünya dışı yaşamın yüksek olasılığı ve bizim onlarla temas kuramamış olmamız arasındaki tutarsızlıktır.  1950’de ünlü İtalyan fizikçi Enrico Fermi, Los Alamos ulusal laboratuvarlarında çalışırken, meslektaşları ile arasında geçen muhabbet esnasında ortaya çıkmıştır bu paradoks. Daha sonra Fermi problemi, Büyük Sessizlik, Fermi-Hart Paradoksu, Tsiolkovsky-Fermi-Hart Paradoksu olarak da adlandırılacaktır. Bütün bu değişik isimler, Fermi gibi birçok bilim insanının zeki yaşamın olası bolluğu ve bizim henüz tespit edememiş olmamız nedeniyle aynı çıkmaza ulaşmış olmalarından kaynaklanmaktadır. Evrenin boyutu ve yaşı, teknolojik olarak gelişmiş bir çok uygarlığın var olması gerektiğini göstermektedir. Ancak bu hipotez, bunu destekleyecek gözlemlenebilir verinin eksikliği nedeniyle tutarsızdır” 1961’de yazılan Drake denkleminde ortaya çıkan Dünya dışı uygarlıkların tahmini sayı aralığı ve Kepler Teleskobu ile keşfetmeye devam ettiğimiz yüzlerce gezegen b

Kardashev Skalasına Göre Biz Neredeyiz?

Kardashev ölçeği, uygarlıkları; teknolojik gelişimlerini iletişim kurma doğrultusunda kullanabilecekleri enerji miktarına göre ölçeklendirir. Biz de bu makalemizde teknolojik gelişmelerin ve dünyadaki enerji potensiyalının kullanmasına eşdeğer olarak bu skalada nerde olduğunu açıklamaya çalışacağım.  İnsanlığın artan enerji kullanımı önceki yüzyılda 0,582 civarındayken yaklaşık 0,72 Kardashev ölçeğine tırmandı. Carl Sagan geliştirdiği formül (K: Kardashev Skalası, P: Enerji kullanımı) ile insanlığın şuan bulunduğu düzeyi 0.724 Tip olarak hesaplamıştı. Bu nedenle henüz Tip 1 uygarlık sınıfında bile değiliz. Teorik fizikçi Michio Kaku; insanların Tip 1 durumuna 100-200 yılda, Tip 2 durumuna birkaç bin yılda, Tip 3 durumuna 100,000 ile bir milyon yılda ulaşabileceğini öngörüyor. Bu arada insanlık için Kardashev ölçeğine uyan bir uygarlığın varlığı da hala araştırma konusu… Ayrıca Michio Kaku’nun konu ile ilgili açıklama yaptığı videoyu da aşağıdaki linkten izleyeb

Kardashev Skalası (Kardashev Ölçeği)

İnsanın bitmez tükenmez merakı ile kendini ve içinde bulunduğu evreni tanıma, anlama, şekillendirme arzusu onu ne kadar ileriye götürebilir dersiniz? Bunu merak ediyorsanız Kardashev ölçeği ile tanışma zamanınız gelmiş demektir. Kardashev ölçeği, uygarlıkları; teknolojik gelişimlerini iletişim kurma doğrultusunda kullanabilecekleri enerji miktarına göre ölçeklendirir. 1964’te, kozmik sinyallerle dünya dışı akıllı yaşam arayan Rus astrofizikçisi Nicolai Kardashev, bir kültüre ait uygarlığın gelişmişlik düzeyinin iki temel şey üzerinde durduğu fikrini ortaya attı: Enerji ve teknoloji. Rus astronom Nikolai Kardashev’in, Kardashev Skalası olarak bilinen dünya dışı uygarlıklara ilişkin oluşturduğu teorik sınıflandırmaya göre, akıllı medeniyetler kullandıkları enerji miktarına göre 3’e ayrılır. Diğer gök bilimciler, ölçeği Tip 4’e (1046 watt) ve Tip 5’e kadar genişletmişler. Kardashev kendi ölçeklendirmesinde, çok fazla gelişmiş olacağından Tip 3’ün ötesini tanımlamamı

Neden Dünya Dışı Canlılara Ait Teknoloji Tespit Etmedik veya İletişim Kuramadık?

Uzaylılarla ilgili birçok komplo teorisi olsa da gerçekten bilimle uğraşan veya en azından fizik kanunları ile ilgili az da olsa bilgisi olan insanların uzay veya başka bir dünya dışı yaşamla ilgili iletişimin ne kadar zor olduğunu anlaya biliyordur. Dünya teknolojisinin geldiği nokta ve keşfedilmeyi bekleyen bir çok bilimsel sırlar bunları demeye esas veriyor. Örneğin yeni yapılan bir araştırma ışık hızının aşılabileceğini söylerken bizi İzafiyet teorisine göre bunun mümkün olmayacağını biliyoruz. Tüm bunlar varken bir nesnenin veya bilginin ışık hızının bile çok büyük katlarında taşınabilmesi iletişimi mümkün kılabilir. Teknik olarak baktığımızda mevcut teknoloji ile şık hızına bile ulaşamayız. I, II ve III kozmik hızları da göz önünde bulundurduğumuzda ışık hızının çok küçük bir yüzdesine mevcut teknoloji ile ulaşabilmiş durumdayız.  Ancak, yeterince gelişmiş bir uygarlığın ışık hızının en azından yarısına, hiç olmazsa %10’una ulaşabilecek teknolojik düzeye ulaşmış olm

Drake Denklemi (Green Bank Denklemi)

Drake Denklemi, Green Bank Denklemi ve yanlış olsa da Sagan Denklemi olarak da adlandırılır. Fermi Paradoksunu çözmeyen; ancak konu hakkındaki bilgileri düzenlemenin bir yolu olan denklem, Frank Drake tarafından 1960’li yıllarda ortaya konmuştur. Dr. Frank Donald Drake, Amerikalı astronom ve astrofizikçidir. SETI'nin kurucusu olması ve Drake denklemi ile Arecibo mesajının yaratıcı olmasıyla tanınan bilim insanıdır. 1960 yılında Radyo astronom Frank Drake‘in adını taşıyan ancak aralarında Carl Sagan, John C. Lilly ve Otto Struve gibi önemli isimlerin bulunduğu bir grup tarafından hazırlanan bir denklem bize galaksimizdeki zeki canlıların tahmini sayısını vermektedir. Denklem birçok değişkenden oluşmaktadır ve eleştiriye açık tahminler vermekten öteye gidemez. Denklem ilk ortaya atıldığında uygarlıkların sayısı tahmini olarak 1.000 ve 100.000.000 arasında öngörülmüştür. Güncel bilgilerimiz bu aralığı 2 ve 280.000.000 olarak değiştirmiştir. Bütün galaksideki uygarlıkla