Günümüz Türkiye'sinde içilebilir su kaynakları çok fazla olsa da bir çok bilim adamının ortak kanısı gelecek 50 yıl içinde insanların çok büyük su kıtlığı ile karşı karşıya olacağı yönündedir. Okyanusları ve denizleri de göz önünde bulundurduğumuzda tuzlu suyun içilebilir su haline dönüştürülmesi ve bunu minimum maliyetle yapılması geleceğin mühendislik çalışmalarının temelini teşkil etmektedir.
Günümüz dünyasında özellikle Afrika ülkelerini de göz önüne aldığımızda çok büyük su kıtlıklarının şimdiden yaşandığını da söylemek mümkün. Maalesef insanların doğanın dengesini bozmaya bir yatkınlığı olduğunu söylemek mümkün. Özellikle siyasetin çok konuşulduğu ülkemizde siyaset için doğanın, şehir kimliklerinin de yok edildiğine çokça şahit olmaktayız.
Bu makalemde Indiana Üniversitesi araştırmacıları tarafından deniz suyunun tuzlardan ayrıştırılarak içilebilir suyun elde edilmesi ile ilgili sonuçlarını paylaşacağım. Konuyla ilgili makale Science dergisinde de geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Makaleye buradan erişebilirsiniz.
Indiana Üniversitesi araştırmacıları yaptıkları araştırma sonucunun temelli kafes molekülünün suyun icindeki tuzu hapsetmesi üzerinedir. Araştırmacılar bu buluştan yola çıkarak hapsedilen tuzun sıvıdan çıkarılması için güçlü ve yeni bir molekül de ürettiler.
Konuyu anlatabilmek açısından basit bir örnekle başlayalım. Deniz suyunu buharlaştırıp sonra buharlaşan suyu tekrar sıvıya dönüştürürseniz deniz tuzundan kurtulabilirsiniz. Ama burada asıl mesele o suyu kaynatmak için harcanacak enerjidir. Çok büyük bir şehrin su ihtiyacını düşündüğünüzde bu yöntemin ne kadar verimsiz olduğunu siz de farkına varmışsınızdır. Bu yüzden bilim insanları sihirli bir filtre ile deniz suyundan içilebilir su elde etmenin daha uygulanabilir bir yöntem olduğunu düşünüyor. Indiana Üniversitesi araştırmacılarının ürettiği moleküller de tam olarak bu sihirli filtre görevini görüyor.
Makalenin abstract kısmında aşağıdaki ifaedeler yer almaktadır.Tight binding and high selectivity are hallmarks of biomolecular recognition. Achieving these behaviors with synthetic receptors has usually been associated with OH and NH hydrogen bonding. Contrary to this conventional wisdom, we designed a chloride-selective receptor in the form of a cryptand-like cage using only CH hydrogen bonding. Crystallography showed chloride stabilized by six short 2.7-Å hydrogen bonds originating from the cage’s six 1,2,3-triazoles. Atto-molar affinity (1017 M–1) was determined using liquid-liquid extractions of chloride from water into nonpolar dichloromethane solvents. Controls verified the additional role of triazoles in rigidifying the 3D structure to effect recognition affinity and selectivity: Cl– > Br– > NO3– > I–. This cage shows anti-Hofmeister salt extraction and preliminary corrosion inhibition.
Konunun kimya tarafına bu makalede çok girmenin anlamsız olduğu kanaatindeyim. Zira Science dergisinde konuyla alakalı makalede detaylı açıklama yapılmış ve alanı kimya olan kişilerin anlayabileceği konular. Bil bilgisayar mühendisi olarak konu ilgimi çektiği ve Türkiye'deki kimya mühendislerinin de geleceğe hazırlık için bu gibi projelerin yapılması gerektiği ile ilgili bir farkındalık oluşturma amacıyla bu makaleyi yayınlamak istedim.
Son olarak konuyu özetleyecek olursam: yapılan çalışmanın ve deniz suyunda hapsedilen tuzları ayrıştıran filtreler için bir temel oluşturduğunu ve geleceğin yeni bir sanayisi olacağı da çok açıktır. Bu anlamda bu gibi filtre ve cihazların üretimi, araştırılması, bu konularda AR-GE faaliyetlerinin desteklenmesi geleceğe hazırlık için önem arz etmektedir.
Umarım yazım faydalı olmuştur.
Yeni birbilginin hiçbir zararı olmaz teşekkür ederim
YanıtlaSil