Uzun zamandır Amerika'daki işlenmiş gıda ve fast food manyaklığını takip ediyorum, durum gerçekten vahim. Michelle Obama uğraşa dursun maalesef Amerika’nın tüm yemekhaneleri ve kantinlerini çoktan büyük şirketler ele geçirmiş bile.
Türkiye’de biz de az buz şeylerle uğraşmıyoruz, GDO’lar bir yandan, “eksik” etiketlemeler öte yandan yemek kültürümüzü ve sağlığımızı tehdit etmeye devam ediyor. Neyse ki henüz Amerika'nın işlenmiş gıda çılgınlığına erişemedik. Neyse ki hala örf ve adetlerimiz var. Neyse ki hala cips, bisküvi, kola ve türevlerini eline alana “abur-cubur yeme evladım” azarı geliyor. Neyse ki hamburgerciler, pizzacılar, tavukçular hala dışarıdan yemek kategorisinde ve lüks.
Ve neyse ki hala Türk hazır gıda endüstrisinin pazarlama bölümleri o kadar da şeytanlaşmadı, derken korktuğum başıma geldi. Nescafe son reklamıyla vurdu, gol oldu. Reklamı izlemediyseniz sizi şöyle alalım (evet videonun başında Merih Ermakastar hayranının bir atıfı var, şaka değil. Reklamla Emakastar’ın ne gibi alakası var çözemedim ama on saniye dayanırsanız reklamı göreceksiniz, sakın şaşırmayın):
Reklamın özü “Ey sen sevgili tüketici, sen cool olmak, hipster olmak, tüm kızları tavlamak, tüm erkeklerin aklını almak istiyorsan bırak o sütü elinden! Al işte coffee mate. Kahvenin tadı da böyle çıkıyor yahu, çünkü hem gereksiz yere daha çok para verdin hem de ismi bile lüks, kafi meyt, İngilizce yani.”
Peki coffee-mate hakikaten sütün yerine geçer mi?
Hayır!!!
Geçmez!!!
Geçemez!!!
Bir kimyasal gıdanın doğal bir gıdayı sadece yapay olarak ikame etmesi mümkündür...
Nestle'nin sitesinde yazan ürün bilgileri:
Sözcük anlamı ''kahvenin arkadaşı'' olan COFFEE MATE , Nestlé uzmanlığında geliştirilmiş kahve kremasıdır.
Bilindiğinin aksine, COFFEE MATE bir süt tozu değil, kahvelerinizi lezzetlendirmek için üretilmiş özel bir kahve kremasıdır. Bitkisel içeriklidir. Kahvenin doğal kokusunu kaybetmeden yumuşak bir içim keyfi yaşamanızı sağlar.
Bitkisel içerik konusu biraz saçmalık gerçi...
Herhangi çok derin bir araştırmaya girmeye gerek yok, toz haline getirilip paketlenmiş ve arkasında “içindekiler” yazan bir şey nasıl orijinalinin yerine geçebilir ki? Yine de içindekilere bakalım neymiş. Coffee-mate’in kendi web sitesindeki linkler kurbağa olduğu için maalesef başka bir siteden alıntı yapacağım:
İçindekiler: Glikoz şurubu, hidrojene palm çekirdeği yağı, sodyum kazeinat (süt proteini), asitliği düzenleyici(dipotasyum fosfat, sodyum polifosfat), emülgatör (monogliseritler, diasetil tartarik asit esteri), topraklamayı önleyici (sodyum aluminyum silikat), sodyum klorür, doğal ve yapay süt aromaları, renklendirici (riboflavin).
Bu yazanları değil anlamak, doğru okuyabileceğimden bile emin değilim. Hepsinin tek tek ne olduğunu yazarsam fahri gıda mühendisi diplomamı alabilirim, ama niyetim kendim dahil kimseyi hayattan soğutmak değil. Kısaca aşağıdaki gibi zararlı/sağlıklı tablosu oluşturdum:
Sonuç: Sağlığa zararlı.
Korktuğum oldu, Türk pazarlama bölümleri de “Niye ‘-mış gibisi’ varken aslını tüketiyorsunuz ki? Gelin siz de tüketim çılgınlığına kapılın, su burada çok güzel” diye bağırmaya başladı. Ama siz onlara kanmayın, mis gibi bir sürahi süt varken sütmüş gibisi coffee mate’i seçmeyin lütfen..
Bide önemli nokta: İsrail malı olduğunu da bilmiş olun.
Hem müslüman olup hem İsrail malı almak İSLAMA HAKARETTİR...
Yorumlar
Yorum Gönder