Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Rus Edebiyatı’nın ve Dünya Edebiyatı’nın en önemli yazarlarından biridir. Eserleri yüzyıllar boyunca en çok okunan kitaplar arasında yer almıştır ve almaya da devam edecektir...
Suç ve Ceza, Budala, İnsancıklar, Karamazov Kardeşler gibi dünyaca ünlü eserlerin yaratıcısıdır Fyodor Mihayloviç Dostoyevski. 1821 yılında Moskova’da doğmuş ve 1881’de yine Rusya’da Sankt Peterburg’de hayata veda etmiştir. Zor bir çocukluk geçirmiş, pek çok kez hayal kırıklığı yaşamış, hayatı yakından tanıdıktan sonra da roman yazmaya başlamıştır. Alkol bağımlısı, sert bir baba ile hastalıklı, hor görülen bir annenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Babası sağ olsun; tıpkı Franz Kafka gibi o da nefret duygusuyla henüz küçük bir çocukken tanışmış, aynı şekilde içe kapanık annesinin haline üzülmüş ve romanlarındaki karakterlerinde hep onların üzerinde bıraktığı izlere yer vermiştir.
Özel bir okulda ve genellikle de evde eğitim gören yazar, annesinin 1837 yılındaki ölümünün ardından St. Petersburg’ta yer alan ve askeri mühendis yetiştiren bir okula başladı. Annesinin ölümünden iki sene sonra da babası beyin kanaması geçirdi ve hayatını kaybetti.
Askeri mühendis olarak mezun olan Dostoyevski, 1844’te bu görevinden istifa ederek kendini yazarlığa adadı. Yazarın ilk eseri, 1846 yılında yayımlanan “İnsancıklar” adlı novellaydı. Bu kısa roman, yazarın beklediği ilgiyi göremese de Dostoyevski’nin ilk kitabı olması nedeniyle bu eser, Dostoyevski kitapları arasında büyük bir öneme sahiptir.
Rusya’da o dönemde yaşanan Çarlık rejimi baskısına karşı yükselen direniş sesleri hakimdi ve Dostoyevski bir takım olaylara karıştığı düşünülerek tutuklandı ve hapse gönderildi; idamın kıyısından döndü ve Sibirya’ya sürgün edilen Rus yazarları arasına girdi. Bu dönem, yazarın edebî anlamda en önemli dönemiydi. Sürgün edilişi ve ölümün soğuk ve karanlık dokunuşundan son anda kurtulması, insanın kalbinin derinliklerine işleyen o değerli cümlelerin ve başyapıtların yazılmasına neden oldu.
Cezaevi ve sürgün yıllarının ardından er rütbesiyle yeniden askerî kimliğine bürünen Dostoyevski, zamanla Subay rütbesine erişti. 1857 yılında Mariya Dmitriyevna İsayeva ile evlendi.
Petersburg’a yerleşen yazar, burada Ezilenler’i ve Ölü Evinden Anılar’ı yazdı. Geçirdiği zor yıllar, sara nöbetleri, kumar bağımlılığı ve borç batağı yazarın son dönemlerinde yazdığı bir çok romanda ve novellada kendisini hissettirmekteydi ve yazar, Dünya klasikleri arasında da başyapıtlar olarak adlandırılan Yeraltından Notlar (1864), Suç ve Ceza (1866), Kumarbaz (1866), Budala (1868) ve Ecinniler (1872)’i bu dönemde yazdı.
Dostoyevski’nin sözlerinden biri olan “Hepimiz Gogol’ün Palto’sundan çıktık.” özdeyişi, realist roman türünün kökenini Rus toplumsal gerçekçi ve güldürü yazarı Gogol’ün Palto adlı kısa öyküsüne dayandırmaktaydı.
Dostoyevski, 1879’da Karamazov Kardeşleri yazdıktan üç sene sonra hayatını kaybetti. Cenazesinde on binlerce insan onunla birlikteydi. Dostoyevski, realizmin, psikolojik romanın ve felsefî nihilizmin öncülerindendi ve birçok sanatçıyı ve düşünürü etkiledi.
Ardından gelen kuşakların ve günümüzün okurları, düşünürleri ve yazarları halen tabutu ardından yürüyenler gibi takip etmektedir onu.
Suç ve Ceza, Budala, İnsancıklar, Karamazov Kardeşler gibi dünyaca ünlü eserlerin yaratıcısıdır Fyodor Mihayloviç Dostoyevski. 1821 yılında Moskova’da doğmuş ve 1881’de yine Rusya’da Sankt Peterburg’de hayata veda etmiştir. Zor bir çocukluk geçirmiş, pek çok kez hayal kırıklığı yaşamış, hayatı yakından tanıdıktan sonra da roman yazmaya başlamıştır. Alkol bağımlısı, sert bir baba ile hastalıklı, hor görülen bir annenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Babası sağ olsun; tıpkı Franz Kafka gibi o da nefret duygusuyla henüz küçük bir çocukken tanışmış, aynı şekilde içe kapanık annesinin haline üzülmüş ve romanlarındaki karakterlerinde hep onların üzerinde bıraktığı izlere yer vermiştir.
Özel bir okulda ve genellikle de evde eğitim gören yazar, annesinin 1837 yılındaki ölümünün ardından St. Petersburg’ta yer alan ve askeri mühendis yetiştiren bir okula başladı. Annesinin ölümünden iki sene sonra da babası beyin kanaması geçirdi ve hayatını kaybetti.
Askeri mühendis olarak mezun olan Dostoyevski, 1844’te bu görevinden istifa ederek kendini yazarlığa adadı. Yazarın ilk eseri, 1846 yılında yayımlanan “İnsancıklar” adlı novellaydı. Bu kısa roman, yazarın beklediği ilgiyi göremese de Dostoyevski’nin ilk kitabı olması nedeniyle bu eser, Dostoyevski kitapları arasında büyük bir öneme sahiptir.
Rusya’da o dönemde yaşanan Çarlık rejimi baskısına karşı yükselen direniş sesleri hakimdi ve Dostoyevski bir takım olaylara karıştığı düşünülerek tutuklandı ve hapse gönderildi; idamın kıyısından döndü ve Sibirya’ya sürgün edilen Rus yazarları arasına girdi. Bu dönem, yazarın edebî anlamda en önemli dönemiydi. Sürgün edilişi ve ölümün soğuk ve karanlık dokunuşundan son anda kurtulması, insanın kalbinin derinliklerine işleyen o değerli cümlelerin ve başyapıtların yazılmasına neden oldu.
Cezaevi ve sürgün yıllarının ardından er rütbesiyle yeniden askerî kimliğine bürünen Dostoyevski, zamanla Subay rütbesine erişti. 1857 yılında Mariya Dmitriyevna İsayeva ile evlendi.
Petersburg’a yerleşen yazar, burada Ezilenler’i ve Ölü Evinden Anılar’ı yazdı. Geçirdiği zor yıllar, sara nöbetleri, kumar bağımlılığı ve borç batağı yazarın son dönemlerinde yazdığı bir çok romanda ve novellada kendisini hissettirmekteydi ve yazar, Dünya klasikleri arasında da başyapıtlar olarak adlandırılan Yeraltından Notlar (1864), Suç ve Ceza (1866), Kumarbaz (1866), Budala (1868) ve Ecinniler (1872)’i bu dönemde yazdı.
Dostoyevski’nin sözlerinden biri olan “Hepimiz Gogol’ün Palto’sundan çıktık.” özdeyişi, realist roman türünün kökenini Rus toplumsal gerçekçi ve güldürü yazarı Gogol’ün Palto adlı kısa öyküsüne dayandırmaktaydı.
Dostoyevski, 1879’da Karamazov Kardeşleri yazdıktan üç sene sonra hayatını kaybetti. Cenazesinde on binlerce insan onunla birlikteydi. Dostoyevski, realizmin, psikolojik romanın ve felsefî nihilizmin öncülerindendi ve birçok sanatçıyı ve düşünürü etkiledi.
Ardından gelen kuşakların ve günümüzün okurları, düşünürleri ve yazarları halen tabutu ardından yürüyenler gibi takip etmektedir onu.
Yorumlar
Yorum Gönder