Ana içeriğe atla

Başarısız Olmanız Bile Kazançtır

Günümüz dünyasınında bir ülkenin gelişmişliği o ülkenin sahip olduğu teknolojilerle ölçülür. Yeni teknoloji üretimleri ise daha önceki teknolojilerin üzerine inşa edilir. Yani bir araba üretecekseniz ve bu alanda yeni bir fikriniz varsa arabayı sıfırdan inşa etmezsiniz, sadece mevcut fikrinizle daha önceki teknolojileri birleştirerek yeni ürün ortaya çıkarırsınız.


Bu gibi durumlarda önemli olansa yeni fikirlere karşı ülke yönetiminin ne kadar destekleyici olduğudur. Günümüz Türkiye'sinde startupların desteklendiğini gördükçe geleceğe olan inancım daha da artıyor. Sizi bu makalemde NEDİM ÇAKMA'ın bir hikayesine götüreceğim. Geçmişe küçük yolculuk yaptığımızda çalışan Türk beyinlerinin nasıl devre dışı bırakıldığının siz de görmüş olacaksınız...

Daha yedi yaşlarında babamın çiftliğinde traktörle çift sürüyordum ve, traktör makine ve ekipmanlarına merakım daha o yaşlarda başlamıştı .

Öğretmen Okuluyla birlikte Çınarlı Meslek Lisesinin Radyo-Elektronik bölümünün gece eğitimini bitirdim .

Öğretmen okulunda öğrenciyken müdürümüz Tevfik Elmas'ın teşvikiyle, tarihte ilk defa Radyo-Elektronik kolunu kurdum . 

19 yaşımda bir dağ köyüne tayin olduğumda, bilgilerimi hayata geçirmeye can atıyordum .

O yıllarda Grundig marka transistorlu radyolar dokuz yüz, öğretmen maaşı da dört yüz elli liraydı .

Yani bir transistorlu radyo iki öğretmen maaşına, bu günkü değeriyle altı bin liraya satılıyor, milletimiz düpedüz soyuluyordu .

İzmir Çankaya Caddesinde elektronik hurdacıları vardı .

Atılmış radyo kondansatörleri radyonun kalbidir, gerisi kolay! Hurdacıdan aldığım parçalarla bir radyo otuz liraya mal oluyordu .

Öğretmenlik yaptığım dağ köyünün elinden marangozluk da gelen muhtarı İrfan, muhtarlık binasında bana yer verip bir de çalışma masası yaptı .

İşe koyulup radyo elemanlarını monte ettim .

En sona hoparlörü kalınca , muhtara "Tut şu kablonun ucunu , hoparlörün dibine değdir" dedim.

Değdirdiği gibi oyun havaları patladı! Ankara radyosu çalıyordu!

Muhtar radyoyu kapıp sevinçle dışarı fırladı "Öğretmenimiz radyoyu icat etti" diye bağırarak köy meydanındaki kahveye koştu. Köylü merakla kahveye doluştu .

"Üleen dokuz yüz gaymelik iş bu muymuş" diyorlardı .

Onlar "Öğretmenimiz radyo icat etti" dedikçe "Ben değil başkası icat etti , ben imal ettim" diye uyarsam da , onlar inatla "Sen icat ettin" diyorlardı .

Önce muhtara, sonra da köylülerime radyo yapmaya başladım.

Muhtar radyolara kutu yapıyor, hoparlör çıkışının deliklerini açıyordu . Kutunun yan tarafındaki kondansatör düğmesinden arama yapılıyor, skala olmasa da istasyonlar pekala bulunuyordu .

Kimseden para da almıyordum ama, onlar da çeşit ikramla memnuniyetleri gösteriyordu .

Radyoya kavuşmaktan herkes çok mutluydu .

Bir gün , bizim Uzun Mehmet radyosunu ağaca asmış tarlada çalışırken , devriyeye çıkan jandarma başçavuşu görüp yakalamasın mı :

- Nedir ülen bu ?
- Radyo başefendi .
- Böyle radyo mu olur ülen ?
- Öğretmenimiz icat etti .
- Neee, kaçak radyo yapmış, tut onbaşı, zabıt tut !

Zaptı tutmuşlar .

O yıllarda öğretmenlerin milletvekili gibi dokunulmazlığı vardı. Jandarma ya da polis karakoluna çağıramazlar, milli eğitim müdürü ifade alır, gerektiğinde savcılığa sevk ederdi .

Milli Eğitim müdürümüz Ahmet bey, öğretmenimiz bana bir uğrasın diyecek kadar kibardı .

Yanına varınca beni alıp kaymakama çıkardı ve "O muhteşem mucit bu !" dedi ve kaymakam da suçumu yüzüme tebliğ etti .

Radyoların yıllık vergisi vardı ve vergi kaçakçılığı nedeniyle radyo başına para cezası kesiliyordu . İzinsiz radyo imal etmek de casusluk gibi bir şeydi, yani sonu hapis cezası .

Savcılığa sevk etmemek için, önce takdir edip, sonra bir sürgün cezası ile işi kapatarak, Ödemiş Bozdağlardaki Kızılkeçili köyüne sürgün ettiler! Soruşturma kapanmış ama yurdumun geri kalmışlığının yaraları kapanmamıştı .

Bahar aylarında Bozdağlar'a geldim, İsviçre gibi bir yer!
Bozdağların tepesinde son köy Karakeçili, buradan öteye sürülecek yer yok

Köyü gezerken , içinde alabalıkların oynaştığı dere boyunda terk edilmiş üç su değirmeni gördüm . Elektriklisi çıkınca, bunların pabucu dama atılmış! Birinin suyu var, kapağı kapatınca tribünden çıkan su insana çarpsa parçalar! Yazık boşa akıyor !

O yıllarda hiç bir köyde elektrik yok.
Hafta sonunu dar ettim. İzmir Sanayi Bölgesinde Manisalı Ahmet Tütüncüoğlunu buldum. Derdimi anlatınca yardımcı olup, jeneratör için gerekli parçaları bulmamı sağladı: alternatör, voltaj aralığı sağlayan kolektör ve kondüktör, jeneratörün miline monte edilecek kayış ve tribün kanatlarını kaynak yapacağım değirmen çarkı .

Ahmet bey, o iyi yürekli insan, hepsini köyüme kadar kendi cipi ile getirdi. Bir kaç günde montajı tamamladım. Köy kahvesine, okuluma, camiye ve köy meydanına kılavuz aydınlatma için kablolar çektim. Açılış için akşam karanlığını seçtim .

Köylü merakla toplanmış bakarken, suyun kapağını açınca, ortalık gündüz gibi aydınlık oldu. Suyun gücü neredeyse on beş köyü aydınlatacak elektriği üretebilirdi. Köylü sevinçten çığlık atıyordu .

"Sakın öğretmenimiz icat etti diye kimseler söylemeyin , başıma iş açarsınız" diye hepsine tembih ettim .

O gece devreyi hiç kapatmadım, nasıl olsa bedavaydı!

Sabaha kadar efeler zeybek oynadı, kimi duayla, kimileri rakı içerek karanlıktan kurtuluşu kutladı .

İki gün sonra basıldık.Tüm ilçe jandarması köyü basmıştı .

- Emir aldık, sökün bunları yoksa fena olur !

Söktük.

Kasabaya indim ve Sizin mevzuatınıza da , palavra eğitiminize ..." diyerek istifamı verdim

Oradan denizlere açıldım. Önce telsiz ve güverte vardiya zabitliği, ardından süper tanker süvariliği .

Yıllar sonra memlekete döndüğümde gördüm ki ; değişen bir şey yoktu, sığırlar yine aynı yerde otluyorlardı.

Hikayeden de anlaşıldığı gibi, çalışan ve üreten beyinlere geçmişte bir çok engeller konulmuştu. Günümüzde de var mı diye sorarsanız, engeller sadece beyinlerimizde. Biraz da cesaretli olup projelerinizi nasıl hayata geçireceğinizi düşünün, aynı zamanda projenizi yapacak olgunluğa erişmek için kendinizi geliştirin ve bir an önce yapmayı deneyin.

Başarısız olmanız bile bir kazançtır, tecrübedir, olgunluktur ve bir sonraki başarılı projeleriniz için yol göstericidir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Medyan (Ortanca) Nedir? Nasıl Hesaplanır? Nerelerde Kullanılır?

Medyan işlemi olasılık hesaplamalarında sıkça kullanılan bir sayı dizisinin ortalamasını hesaplamak için alternatif yöntemlerden bir tanesidir. Ortanca medyan işleminin diğer adıdır. Matematiksel olarak medyan işlemi bir sayı dizisi küçükten büyüğe sıralayarak ortada kalan elemanı medyan değeri olarak belirleme işlemidir. Örnek verecek olursak: 2, 1, 5, 4, 5, 1, 2, 3, 5 serisi sıralanırsa 1, 1, 2, 2, 3, 4, 5, 5, 5 serisi elde edilir. Bu seri 9 elemanlı olduğundan ortadaki, yani 5. eleman (medyan) olacaktır. 5. eleman 3 sayısıdır. Yani ortanca değeri 3'dür Eleman sayısı tek sayı olan bir seride medyan değerin sırasının hesaplaması şu şekilde formüle edilir. Medyanın Sırası = (Eleman Sayısı + 1) / 2 Bu formülü yukarıdaki örneği uygulayacak olursak; Medyanın Sırası = (9 + 1) / 2 = 5 Veri serisi eleman sayısı bir çift sayı ise bu durumda serinin 2 medyanı olacaktır. Örneğin 2, 1, 5, 4, 5, 1, 2, 3, 5, 4 serisi sıralandığında 1, 1, 2, 2, 3, 4, 4, 5, 5, 5 s

Ağaçlar Kireçle veya Badana İle Neden Boyanır?

Ağaçlar kireçle boyanmasının veya badana yapılmasının hem çevreye hem de doğaya, ağaçlara faydası var. Bu makalede bu geleneği enine boyuna tartışmaya çalıştık. Ağaca zarar veren mikrop ve bakterileri öldürür. Ağacı çok aşarı soğuk havalarda ve çok aşırı sıcak havalarda korur. Ağacın çürümesini ve kurtlanmasını önler. Ağacın gövdesinin alabileceği zararları en az düzeyde düşürmeyi sağlar. Hoş, güzel, hijyenik, temiz pırıl pırıl bir görüntü oluşturur. Ayrıca çok sıcak havalarda da ağacı yanmaya karşı korumak. En büyük etkisi soğuk havalarda ağacı don vurmalarına karşı korumak . Küresel ısınma göz önüne alındığında mevsim değişiklikleri ani don, ani ısı artışları ve azalışları sonucunun doğuracağı etkenler için yararlı etkin bir yöntem. Gövdeden obur dalların çıkmasını azaltmak için sürülür. Kireçleme ağaçları güneş yanığından korumak için yapılıyor. Ağaçlar da güneşten yanabiliyorlar. Bu arada odun dokudaki gözenekleri doldurarak kapattığı için, zararlıların yuv

Azərbaycan Dilində Vurğu Qəbul Etmeyen Şekilçiler

Sözlərdə hecalardan birinin digərlərinə nisbətən daha qüvvətli deyilməsinə heca vurğusu deyilir. Üzərinə vurğu düşən hecaya isə vurğulu heca deyilir. Azərbaycan dilində vurğu adətən söz sonuna düşür. Söz şəkilçi qəbul ederkən vurğu adətən şəkilçinin üzərinə keçir. Məsələn: çiç ə k - çiçəkl ə r - çiçəklərd ə n məkt ə b - məktəbl i - məktəblil ə r - məktəblilərd ə n Buna baxmayaraq dilimizdə bir sıra şəkilçilər var ki onlar vurğu qebul etmirlər. Bu məqalədə Azərbaycan dilində vurğu qebul etməyən şəkilçilər incələnəcək ve bu şekilçilərin hansı hallarda vurğu qebul edib hansı hallarda vurğu qebul etmediyi araşdırılacaqdır. Eyni zamanda bildirmək istəyirəm ki vurğu ilə bağlı daha geniş və ətraflı məlumat üçün Azərbaycan Dilində Vurğunun Praktik Məsələləri adlı məqaləyə də nəzər yetirə bilərsiniz.  1. İsimlərdəki şəxs(xəbərlik) şəkilçiləri Məsələn: müəli'məm müəli'msən müəli'mdir müəli'mik müəli'msiniz müəli'mdirlər Qeyd: -dır4