Ana içeriğe atla

Görme! Görmeme! Empati!

BAZEN kendi kendime, “Herkes senede bir iki gün de olsa görme ve işitme duygularından mahrum kalsa ne olur?” diye sorarım. O zaman insanlar sahip oldukları şeylere daha çok değer verirlerdi herhalde. Belki sessizlikte seslerin insana verdiği zevki daha iyi takdir ederlerdi.

Bazen tanıdıklarıma çevrelerinde neler gördüklerini soruyorum. Geçenlerde ormanda uzun bir gezintiden dönen arkadaşıma neler gördüğünü sormuştum. Bana verdiği cevap şu oldu:

“Görülecek önemli bir şey yoktu...”

Ormanda bir saat dolaşmak ve bu süre içinde kayda değer bir şey görememek acaba mümkün olabilir mi? Ben kör olmama rağmen, sadece dokunma duyum sayesinde çok şey hissediyorum. Bir yaprağa dokunduğum zaman onun şeklini anlıyorum. Baharda tabiatın kış uykusundan uyandığının ilk işareti olan bir gonca bulmak için parmaklarımı dalların üstünde gezdiriyorum. Bazen elimi yavaşça bir ağaca dayadığım zaman, bu ağacın bir dalında öten kuşun nasıl titrediğini hisseder gibi oluyorum.

O esnada hissettiğim tüm bu şeyleri görebilmeyi bütün kalbimle arzu ediyorum. Sadece dokunma duyum bana bu kadar zevk verdiğine göre, bu güzellikleri bir de görebilseydim kim bilir neler hissederdim!

Birçok kez üç gün için görebilmem mümkün olsaydı, en çok neleri görmek isteyeceğimi düşünmüşümdür. Birinci gün, bana yaptıkları iyilik ve yardımlarıyla hayatıma değer katan insanları görmek isterdim. Bir kimseyi görüyor olmanın insanda ne gibi hisler uyandırdığını bilmiyorum. Ben sadece parmaklarımı tanıdıklarımın yüzünde dolaştırarak onların yüzünün ana hatlarını tahmin ediyorum. Dokunma duyum sayesinde, insanın yüzüne şekil veren neşe ve keder gibi duyguları da hissedebiliyorum. Yakın arkadaşlarımı da sadece onlara dokunarak tanıyabiliyorum.


Gözü görenler için, bir kimsenin yüz ifadesini, bir adalesini veya elinin titremesini görerek onun başlıca özelliklerini belirlemek ne kadar kolaydır. Fakat acaba bu kişiler gözlerini, arkadaşlarının kalbini anlamak yolunda da kullanırlar mı? İnsanların çoğunun, arkadaşlarının yalnız yüzünün ana hatlarını şöyle bir hatırında tuttukları doğru değil midir? Siz, en iyi beş arkadaşınızın yüzünü detaylarıyla birlikte tarif edebilir misiniz?

Üç gün görebilseydim, kim bilir nelere şahit olurdum!

İlk gün en sevdiğim arkadaşlarımı eve çağırıp yüzlerine uzun uzun bakar ve ahlâklarının güzelliğini çehrelerinde okumaya çalışırdım. Daha sonra bakışlarımı yeni doğmuş bir çocuğun yüzünde gezdirir ve onun masum güzelliğinden bir hisse alırdım.

Öğleden sonra ormanda bir gezinti yapar ve tabiatın ilâhî güzelliklerini seyrederdim. Sonra o akşam güneşin batışının her zamankinden daha muhteşem olması için Allah’a yalvarırdım. O gece hiç şüphesiz gözlerimi hiç kapamazdım.

İkinci gün erkenden kalkar ve şafağı seyrederdim. Günün geri kalan kısmını, dünyayı seyretmek için kullanırdım. İnsanlığın katettiği terakkiyi görmek için de müzeleri ziyaret ederdim. Özellikle güzel sanatlar müzesini gezer ve sanat eserlerinde insanların ruhunu görmeye çalışırdım. Ama bilhassa zamanımın çoğunu tabiattaki sanat eserlerini incelemeye sarfederdim hiç tereddüt etmeden. Çünkü onlar, ilahi sanatın en muhteşem ve taklit edilemez örnekleridir.

Üçüncü güne kavuşunca hiç kuşku yok yine sabahleyin erkenden kalkıp şafağı selâmlardım. Sonra her gün işlerine giden insanları tetkik etmekle geçirirdim. Önce, sokağın kalabalık bir köşesinde durur ve gelip geçen insanların yüz ifadelerini okumaya çalışırdım. Herkesin neşeli olduğunu ve gülümsediğini görünce mutlu olur, herkesin yüzünden iradelerinin kuvvetini sezince sevinir, keder ifadesi görünce ise onlara karşı merhamet hissi duyardım.

Ardından şehrin ana caddelerini dolaşırdım. Herkesi ve her şeyi ayrı ayrı görmektense, renkleri ve şekilleri karmakarışık bir hayal tarzında görmeye çalışırdım. Giyilen elbiselerin sergilediği renk mucizesine hiç bıkmadan bakardım. Elbise modellerine bakmaktansa, renklerin sergilediği ahenge dikkat kesilirdim.

Ana caddeden ayrıldıktan sonra şehrin fakir mahallelerini, fabrikaları ve çocukların oynadığı parkları dolaşırdım. Etraftaki saadet veya sefalet ifadelerini görmek, çalışan ve yaşayan insanları daha iyi anlamak için gözlerimi dört açardım. Üçüncü günün geriye kalan son birkaç saatinde yapabileceğim çok önemli ve ciddi işler olmasına rağmen, ben yine gece yarısı muhtemelen uzayın sonsuzluğuna vurulur kalırdım.

Gayet doğal olarak, bu kısa üç gün boyunca yine her istediğimi görmüş olmazdım. Fakat hiç olmazsa görme duyumu tekrar kaybedince neleri kaçırmış olduğumu anlamış olurdum.

İnsan bir süre sonra kör olacağını bilse herhalde geri kalan zamanını çok daha başka kullanırdı. Ama bir kez bu akibeti yaşamış olanlar gözlerinden tam manasıyla faydalanmayı bilirler. Gördükleri her şey, kendilerince bambaşka bir değer kazanırdı. İşte o zaman hakikaten görmeyi öğrenmiş olurlar ve yepyeni bir güzellik dünyasının önlerine serildiğini anlarlardı.

Son olarak gözleri görmeyen ben, gören insanlara şunu tavsiye edeceğim: Ertesi gün sanki kör olacağınızı biliyormuşsunuz gibi kullanın gözlerinizi. Elbette diğer hislerinizi de ihmal etmeden… Seslerin musikisini, kuşların ötüş ve âhengini, birazdan sağır olacakmışsınız gibi dikkatle dinleyin. Ertesi gün dokunma duyunuz elinizden alınacakmış gibi, eşyaya sevgiyle dokunun. Çiçekleri koklayın, yediklerinizin lezzetini damaklarınızda hissedin. Duyularınızdan mümkün olduğu kadar istifade edin. Allah’ın size bağışladığı nimetler sayesinde dünyanın güzelliğini fark etmeye çalışın.

Fakat ben yine de görmenin diğer duyulardan daha değerli olduğunu düşünüyorum.

Üç Gün Görebilseydim...
Helen Keller

Helen Keller, Amerikalı pedagog ve aktivist. Bebeklik çağından itibaren kör, sağır ve dilsiz olması, onu pek çok meslektaşından ayıran önemli özelliğidir. Engellerine rağmen başardıkları, onu efsanevi bir kişilik haline getirmiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Medyan (Ortanca) Nedir? Nasıl Hesaplanır? Nerelerde Kullanılır?

Medyan işlemi olasılık hesaplamalarında sıkça kullanılan bir sayı dizisinin ortalamasını hesaplamak için alternatif yöntemlerden bir tanesidir. Ortanca medyan işleminin diğer adıdır. Matematiksel olarak medyan işlemi bir sayı dizisi küçükten büyüğe sıralayarak ortada kalan elemanı medyan değeri olarak belirleme işlemidir. Örnek verecek olursak: 2, 1, 5, 4, 5, 1, 2, 3, 5 serisi sıralanırsa 1, 1, 2, 2, 3, 4, 5, 5, 5 serisi elde edilir. Bu seri 9 elemanlı olduğundan ortadaki, yani 5. eleman (medyan) olacaktır. 5. eleman 3 sayısıdır. Yani ortanca değeri 3'dür Eleman sayısı tek sayı olan bir seride medyan değerin sırasının hesaplaması şu şekilde formüle edilir. Medyanın Sırası = (Eleman Sayısı + 1) / 2 Bu formülü yukarıdaki örneği uygulayacak olursak; Medyanın Sırası = (9 + 1) / 2 = 5 Veri serisi eleman sayısı bir çift sayı ise bu durumda serinin 2 medyanı olacaktır. Örneğin 2, 1, 5, 4, 5, 1, 2, 3, 5, 4 serisi sıralandığında 1, 1, 2, 2, 3, 4, 4, 5, 5, 5 s

Ağaçlar Kireçle veya Badana İle Neden Boyanır?

Ağaçlar kireçle boyanmasının veya badana yapılmasının hem çevreye hem de doğaya, ağaçlara faydası var. Bu makalede bu geleneği enine boyuna tartışmaya çalıştık. Ağaca zarar veren mikrop ve bakterileri öldürür. Ağacı çok aşarı soğuk havalarda ve çok aşırı sıcak havalarda korur. Ağacın çürümesini ve kurtlanmasını önler. Ağacın gövdesinin alabileceği zararları en az düzeyde düşürmeyi sağlar. Hoş, güzel, hijyenik, temiz pırıl pırıl bir görüntü oluşturur. Ayrıca çok sıcak havalarda da ağacı yanmaya karşı korumak. En büyük etkisi soğuk havalarda ağacı don vurmalarına karşı korumak . Küresel ısınma göz önüne alındığında mevsim değişiklikleri ani don, ani ısı artışları ve azalışları sonucunun doğuracağı etkenler için yararlı etkin bir yöntem. Gövdeden obur dalların çıkmasını azaltmak için sürülür. Kireçleme ağaçları güneş yanığından korumak için yapılıyor. Ağaçlar da güneşten yanabiliyorlar. Bu arada odun dokudaki gözenekleri doldurarak kapattığı için, zararlıların yuv

Azərbaycan Dilində Vurğu Qəbul Etmeyen Şekilçiler

Sözlərdə hecalardan birinin digərlərinə nisbətən daha qüvvətli deyilməsinə heca vurğusu deyilir. Üzərinə vurğu düşən hecaya isə vurğulu heca deyilir. Azərbaycan dilində vurğu adətən söz sonuna düşür. Söz şəkilçi qəbul ederkən vurğu adətən şəkilçinin üzərinə keçir. Məsələn: çiç ə k - çiçəkl ə r - çiçəklərd ə n məkt ə b - məktəbl i - məktəblil ə r - məktəblilərd ə n Buna baxmayaraq dilimizdə bir sıra şəkilçilər var ki onlar vurğu qebul etmirlər. Bu məqalədə Azərbaycan dilində vurğu qebul etməyən şəkilçilər incələnəcək ve bu şekilçilərin hansı hallarda vurğu qebul edib hansı hallarda vurğu qebul etmediyi araşdırılacaqdır. Eyni zamanda bildirmək istəyirəm ki vurğu ilə bağlı daha geniş və ətraflı məlumat üçün Azərbaycan Dilində Vurğunun Praktik Məsələləri adlı məqaləyə də nəzər yetirə bilərsiniz.  1. İsimlərdəki şəxs(xəbərlik) şəkilçiləri Məsələn: müəli'məm müəli'msən müəli'mdir müəli'mik müəli'msiniz müəli'mdirlər Qeyd: -dır4