1- Sosyopatların kişilik özellikleri;
2- Sosyopatik kişilik özelliğinin "kalıtsallık" oranının yüksek olması;
3- Tüm psikiyatrlarca kabul edilen özellik olarak sosyopatlarda "vicdan; ya da acıma duygularının olmayışı";
4- İnsanlardaki acıma duygusunu en çok kullanmak isteyen kişilerin sosyopatlar olması;
5- Sosyopatların, hedef alanlarında en çok "empatik duyarlılığı yüksek kişilerin" olması;
6- Rahatça her konuda yalan söyleyebilip, ortamda değer ve kabul görmek için şekilden şekle; kılıktan kılığa; bir kişilikten ötekine geçebilen kişiler olmaları;
7- İnsanları sırtlarından, haince vurmaları vs. vs. vs. gibi sosyopati ve sosyopat kişilik özelliğine sahip olanların ortak özelliklerini içeren bu bilgiler ışığında, söyleyebilirim ki; bölücü terör örgütleri ve bu tür çirkin oluşumların destekçilerinin hepsi, (saf olup da kullanılanlar hariç.) sosyopattır.
Sosyopatlarda vicdan; ya da acıma duygusu olmadığı için, onların iyilikle yola getirilebileceğine olan inançlar; ya da çözüm süreci adı altında ortaya sunulan bir takım yeni girişimler yolu ile, sosyopatların ülkeye geri getirilmeleri ve dolayısıyla, onların artık iyi kişiler olabilecekleri düşüncesi, gerçekleşmeyecek bir ütopyadan ibarettir.
Bu güne dek, dünyanın hiçbir yerindeki hiçbir psikiyatr'ın hiçbir sosyopatı iyi biri haline getiremediğini biliyor muydunuz?
Psikiyatrlarca artık kabul edilen ortak kanı; onların doğuştan vicdan duygusundan yoksun oldukları ve hiçbir şekilde iyi; ya da tehlikesiz kişiler olamayacakları yönünde.
Dolayısıyla, normal insanlara tavsiye ettikleri şey de; sosyopatlardan uzak durulması yönünde.
Sosyopati bir kişilik tanımı olduğu için, hastalık olarak nitelendirilmemektedir.
Dolayısıyla, tedavi diye bir şeyden de söz edilmemekte, mevzu bahis sosyopati olduğu müddetçe. Bu güne kadar, hiç bir terapi; hiç bir konuşma; ya da ilaç değiştirememiş sosyopatları. Onlar, doğuştan soğuk; acımasız ve pislikler.
Psikiyatrların söyledikleri başka bir şey de, sosyopatların zeki(?) olanlarının; bu gün toplumda önemli yerlere gelebilmiş oldukları gerçeği. Örneğin, çok ünlü bir avukat; çok ünlü bir işadamı; çok ünlü bir siyasi lider; bankacı; polis; asker; hemşire; doktor vs. vs. olarak çıkabilirlermiş karşımıza. Toplumda, her alanda onlara rastlama ihtimalinden ve aramızdaki "gizli" sosyopatların varlığından söz ediyor psikiyatrlar.
Hal böyleyken, sosyopatlar kılıktan kılığa girebilyorken; acıma duygularımız, onlar tarafından sömürülebiliyorken; onlar, insanları hep ve gizlice/haince sırtlarından vurabiliyorken; onlarda zerre kadar acıma duygusu yokken ve onlar gerçekten hiç kimseyi, hiç bir şeyi sevemiyorken (Örneğin, onların hiç aşık olamadıkları da, psikiyatrların bulgularından biri.);
Neyin açılımı?
Neyin çözümü?
Ülkemizi, salt kendi çıkarlarını maksimize etmek adına bölmeye ve sadistçe duygularını; bir takım örgütler kurmak; ya da onların aralarına karışmak suretiyle ve o zararlı oluşumları paravan amacıyla kullanarak tatmin yoluna giden pislikleri, sosyopatları dize getirmenin ve toplum refahını sağlamanın TEK YOLU ADALETTİR.
Bakınız, tekrar söylüyorum; psikiyatrlar, onların aptal olmadıkları yönünde hemfikirler. Öyleyse, onlar;
yani sosyopatlar, ellerinin kesileceğini bile bile; asılacaklarını; ya da zindanlarda çürüyeceklerini bile bile hiçbir eyleme karışmazlar; yani onların, yani sosyopatların ilk düşündükleri şey, tabiri caizse, herşeyden önce kendi kıçlarıdır.
Dolayısıyla, yapılması gereken ilk/temel/öncelikli ve tek şey; biran önce, adaletin sağlanması olmalıdır!
Ülke bütünlüğü için amacımız, pisliklere kucak açmak DEĞİL; pisliklere HAKETTİKLERİ CEZAYI VERMEK olmalıdır. Aksi halde, haince diye nitelendirilen saldırıların kesilmesi de maalesef mümkün olmayacaktır.
Kanun koyucular; adaleti sağlamakla ilgili kuruluşlar ve ülkeyi korumak ve yönetmekle ilgili kurumlarda çalışacak olan kişilerin; öncelikle tam teşekküllü bir psikiyatrik muayeneden geçirilmeleri; en azından sosyopat olmadıklarına ilişkin bir rapora sahip olmaları ve yönetime gelmeden/getirilmeden önce "gizlice" bütün ilişkilerinin takip edilmesi gerekir, ruh sağlıklarına ve psikolojilerine ilişkin raporun doğru olduğundan emin olunması için.
Bundan sonra, zaten gerekli akli selim düzenlemeler yapılabilir hale gelir. İnsanların da, bilinçlenmeleri için, daha çok okumaları ve sinsice beyinlerini yıkayan tv. reklamlar ve internet gibi mecralardan uzak durmaları gerekir.
2- Sosyopatik kişilik özelliğinin "kalıtsallık" oranının yüksek olması;
3- Tüm psikiyatrlarca kabul edilen özellik olarak sosyopatlarda "vicdan; ya da acıma duygularının olmayışı";
4- İnsanlardaki acıma duygusunu en çok kullanmak isteyen kişilerin sosyopatlar olması;
5- Sosyopatların, hedef alanlarında en çok "empatik duyarlılığı yüksek kişilerin" olması;
6- Rahatça her konuda yalan söyleyebilip, ortamda değer ve kabul görmek için şekilden şekle; kılıktan kılığa; bir kişilikten ötekine geçebilen kişiler olmaları;
7- İnsanları sırtlarından, haince vurmaları vs. vs. vs. gibi sosyopati ve sosyopat kişilik özelliğine sahip olanların ortak özelliklerini içeren bu bilgiler ışığında, söyleyebilirim ki; bölücü terör örgütleri ve bu tür çirkin oluşumların destekçilerinin hepsi, (saf olup da kullanılanlar hariç.) sosyopattır.
Sosyopatlarda vicdan; ya da acıma duygusu olmadığı için, onların iyilikle yola getirilebileceğine olan inançlar; ya da çözüm süreci adı altında ortaya sunulan bir takım yeni girişimler yolu ile, sosyopatların ülkeye geri getirilmeleri ve dolayısıyla, onların artık iyi kişiler olabilecekleri düşüncesi, gerçekleşmeyecek bir ütopyadan ibarettir.
Bu güne dek, dünyanın hiçbir yerindeki hiçbir psikiyatr'ın hiçbir sosyopatı iyi biri haline getiremediğini biliyor muydunuz?
Psikiyatrlarca artık kabul edilen ortak kanı; onların doğuştan vicdan duygusundan yoksun oldukları ve hiçbir şekilde iyi; ya da tehlikesiz kişiler olamayacakları yönünde.
Dolayısıyla, normal insanlara tavsiye ettikleri şey de; sosyopatlardan uzak durulması yönünde.
Sosyopati bir kişilik tanımı olduğu için, hastalık olarak nitelendirilmemektedir.
Dolayısıyla, tedavi diye bir şeyden de söz edilmemekte, mevzu bahis sosyopati olduğu müddetçe. Bu güne kadar, hiç bir terapi; hiç bir konuşma; ya da ilaç değiştirememiş sosyopatları. Onlar, doğuştan soğuk; acımasız ve pislikler.
Psikiyatrların söyledikleri başka bir şey de, sosyopatların zeki(?) olanlarının; bu gün toplumda önemli yerlere gelebilmiş oldukları gerçeği. Örneğin, çok ünlü bir avukat; çok ünlü bir işadamı; çok ünlü bir siyasi lider; bankacı; polis; asker; hemşire; doktor vs. vs. olarak çıkabilirlermiş karşımıza. Toplumda, her alanda onlara rastlama ihtimalinden ve aramızdaki "gizli" sosyopatların varlığından söz ediyor psikiyatrlar.
Hal böyleyken, sosyopatlar kılıktan kılığa girebilyorken; acıma duygularımız, onlar tarafından sömürülebiliyorken; onlar, insanları hep ve gizlice/haince sırtlarından vurabiliyorken; onlarda zerre kadar acıma duygusu yokken ve onlar gerçekten hiç kimseyi, hiç bir şeyi sevemiyorken (Örneğin, onların hiç aşık olamadıkları da, psikiyatrların bulgularından biri.);
Neyin açılımı?
Neyin çözümü?
Ülkemizi, salt kendi çıkarlarını maksimize etmek adına bölmeye ve sadistçe duygularını; bir takım örgütler kurmak; ya da onların aralarına karışmak suretiyle ve o zararlı oluşumları paravan amacıyla kullanarak tatmin yoluna giden pislikleri, sosyopatları dize getirmenin ve toplum refahını sağlamanın TEK YOLU ADALETTİR.
Bakınız, tekrar söylüyorum; psikiyatrlar, onların aptal olmadıkları yönünde hemfikirler. Öyleyse, onlar;
yani sosyopatlar, ellerinin kesileceğini bile bile; asılacaklarını; ya da zindanlarda çürüyeceklerini bile bile hiçbir eyleme karışmazlar; yani onların, yani sosyopatların ilk düşündükleri şey, tabiri caizse, herşeyden önce kendi kıçlarıdır.
Dolayısıyla, yapılması gereken ilk/temel/öncelikli ve tek şey; biran önce, adaletin sağlanması olmalıdır!
Ülke bütünlüğü için amacımız, pisliklere kucak açmak DEĞİL; pisliklere HAKETTİKLERİ CEZAYI VERMEK olmalıdır. Aksi halde, haince diye nitelendirilen saldırıların kesilmesi de maalesef mümkün olmayacaktır.
Kanun koyucular; adaleti sağlamakla ilgili kuruluşlar ve ülkeyi korumak ve yönetmekle ilgili kurumlarda çalışacak olan kişilerin; öncelikle tam teşekküllü bir psikiyatrik muayeneden geçirilmeleri; en azından sosyopat olmadıklarına ilişkin bir rapora sahip olmaları ve yönetime gelmeden/getirilmeden önce "gizlice" bütün ilişkilerinin takip edilmesi gerekir, ruh sağlıklarına ve psikolojilerine ilişkin raporun doğru olduğundan emin olunması için.
Bundan sonra, zaten gerekli akli selim düzenlemeler yapılabilir hale gelir. İnsanların da, bilinçlenmeleri için, daha çok okumaları ve sinsice beyinlerini yıkayan tv. reklamlar ve internet gibi mecralardan uzak durmaları gerekir.
Yorumlar
Yorum Gönder