Bu,bir tercüman eşliğinde eğlenmek için geneleve gelen iki Amerikalı coni ile genelevde çalışan Kezban’ın hikayesidir..!!!
Bu hikaye
Malatya’da geçer.
Gündüz Cumhuriyet Bayramı kutlanmıştı..
Gece saat 12 ye yaklaştığı sırada içeriye ağızlarında pipo, sarı saçlı, uzun boylu iki kişi ile beraber şık giyinmiş şişman kısa boylu bir adam girdi geneleve.
Bu iki yabancıyı, ‘uzman’ sıfatıyla bir dost memleketten getirilmişlerdi…
Bir yıldır yakındaki 15.000 nüfuslu bir anadolu kasabasındaydılar. Kasabada GENEL EV yoktu ve coniler KADIN istemişlerdi
Kaymakam kasabada öyle bir yer olmadığını, arzu ederlerse falanca yerdeki ‘Türk pavyon’una gitmelerini tavsiye etmişti…
Bunun üzerine iki genç, tercümanlarını da yanlarına alarak önce Malatya’ya, sonra da faytoncunun rehberliğinde buraya gelmişlerdi
Yani Malatya genelevi’ne..!!
İlk dakikalarda yadırgadıkları bu yer, git gide hoşlarına gitmişti. akşamdan beri 25 müşteri savmış olan Kezban, gramofona oynak bir plak koymuş, kırmızı mayosunun içinde dönüp duruyordu…
Yabancılar Kezban’ı seyretmeye başladılar.
Sonunda Kezban’ı işaret ederek, tercümanlarına bir şeyler dediler…
Tercüman çaça kadın’a :
-Mösyöler bayanı istiyor..!!!
Tercümanı duyan Kezban adamlara şöyle bir baktı ve:
- Müthiş yorgunum anne, mazur görsünler..!!!
Cevap tercüme edilince, yabancılardan uzun boylusu sertleşen sesi ile :
- Ne demek yorgunum! Böyle yerlerde müşteri reddedilmez!
diye de diklendi…
Kezban hiddetlenerek :
- Yorgunum efendim. Laftan anlamaz mısınız siz!
Tercüman:
- Bu mösyölerin kim olduğunu bilmiyorsun galiba! Hem bir orospu müşterisinin arzusunu yerine getirmeye mecburdur!
Kezban:
- Ben orospuyum ama bu mösyöler kim olursa olsunlar, arzularını yerine getirmeyeceğim!
Diğer kadınlar şaşkın şaşkın ona bakmaktaydılar. Kezban’ı o güne kadar hep para canlısı olarak düşünmüşlerdi!
Tercüman yediği hakareti hazmedememişti :
- Senin gibilerinin hakkından polis gelir
- Buyrun efendim, polis iki adımlık yerde
Şişman tercüman hışımla dışarı çıktı. Biraz sonra yaşlıca bir polisle içeri girdi.
Ecnebilere karşı daima nazik olmayı, onlara kolaylık göstermeyi vazifesinin mühim bir düsturu sayan polis, Kezban’a:
- Mösyöler seni çiftetelli oynarken bulmuşlar. Demek ki yorgunluk bahane. Şu halde sebep ne Kezban!
- Sadece istemiyorum..!!!
- Fakat vazifeni unutuyorsun. Sonra senin için fena olur!
Genelevin dilberi Kezban, adeta deliye döndü :
- Bana hiç bir şey olmaz, polis bey.!
Ben gavurlara orospuluk yapmam polis bey!
Beni nihayet buradan başka bir yere sürebilirsiniz. Fakat sürüleceğim yer gene Türk ili değil mi?
Herkes susuyor, iki yabancı alık alık bakıyordu...
Kezban ise yumruklarını sallayarak söyleniyordu:
- Ben gavur orospusu değilim, polis bey! Ben Türk orospusuyum!
Diğer kadınlar başlarını önlerine eğmişlerdi…
Yaşlı polis ise gözlerindeki ıslaklığı göstermemek için, ağır ağır bahçeye çıkarken Kezban hala bağırıyordu :
- Ben gavurun altına yatmam, polis bey! Ben Türklerin orospusuyum! Gavurun değil..!
Bu anlatılanlar, kaderin sillesini yemiş vesikalı Kezban’ın cılız öpülesi elleriyle, ülkemizi işgal eden gavurlara attığı yaman tokadın hikayesidir…
Kim için biliyor musunuz?
Bir kaç dolar kazanabilmek için, yabancıların önünde eğilen bütün politikacılarımıza, iş adamlarımıza, bürokratlarımıza, medya mensuplarına ve 'keşke yunan galip gelseydi' diyebilecek kadar ruh hastası, namus ve şeref yoksunu karaktersize destek verenlere
Bu arada...
O şişman tercümanın adı neydi biliyor musunuz?
Turgut ÖZAL!!!
Bu hikaye
Malatya’da geçer.
Gündüz Cumhuriyet Bayramı kutlanmıştı..
Gece saat 12 ye yaklaştığı sırada içeriye ağızlarında pipo, sarı saçlı, uzun boylu iki kişi ile beraber şık giyinmiş şişman kısa boylu bir adam girdi geneleve.
Bu iki yabancıyı, ‘uzman’ sıfatıyla bir dost memleketten getirilmişlerdi…
Bir yıldır yakındaki 15.000 nüfuslu bir anadolu kasabasındaydılar. Kasabada GENEL EV yoktu ve coniler KADIN istemişlerdi
Kaymakam kasabada öyle bir yer olmadığını, arzu ederlerse falanca yerdeki ‘Türk pavyon’una gitmelerini tavsiye etmişti…
Bunun üzerine iki genç, tercümanlarını da yanlarına alarak önce Malatya’ya, sonra da faytoncunun rehberliğinde buraya gelmişlerdi
Yani Malatya genelevi’ne..!!
İlk dakikalarda yadırgadıkları bu yer, git gide hoşlarına gitmişti. akşamdan beri 25 müşteri savmış olan Kezban, gramofona oynak bir plak koymuş, kırmızı mayosunun içinde dönüp duruyordu…
Yabancılar Kezban’ı seyretmeye başladılar.
Sonunda Kezban’ı işaret ederek, tercümanlarına bir şeyler dediler…
Tercüman çaça kadın’a :
-Mösyöler bayanı istiyor..!!!
Tercümanı duyan Kezban adamlara şöyle bir baktı ve:
- Müthiş yorgunum anne, mazur görsünler..!!!
Cevap tercüme edilince, yabancılardan uzun boylusu sertleşen sesi ile :
- Ne demek yorgunum! Böyle yerlerde müşteri reddedilmez!
diye de diklendi…
Kezban hiddetlenerek :
- Yorgunum efendim. Laftan anlamaz mısınız siz!
Tercüman:
- Bu mösyölerin kim olduğunu bilmiyorsun galiba! Hem bir orospu müşterisinin arzusunu yerine getirmeye mecburdur!
Kezban:
- Ben orospuyum ama bu mösyöler kim olursa olsunlar, arzularını yerine getirmeyeceğim!
Diğer kadınlar şaşkın şaşkın ona bakmaktaydılar. Kezban’ı o güne kadar hep para canlısı olarak düşünmüşlerdi!
Tercüman yediği hakareti hazmedememişti :
- Senin gibilerinin hakkından polis gelir
- Buyrun efendim, polis iki adımlık yerde
Şişman tercüman hışımla dışarı çıktı. Biraz sonra yaşlıca bir polisle içeri girdi.
Ecnebilere karşı daima nazik olmayı, onlara kolaylık göstermeyi vazifesinin mühim bir düsturu sayan polis, Kezban’a:
- Mösyöler seni çiftetelli oynarken bulmuşlar. Demek ki yorgunluk bahane. Şu halde sebep ne Kezban!
- Sadece istemiyorum..!!!
- Fakat vazifeni unutuyorsun. Sonra senin için fena olur!
Genelevin dilberi Kezban, adeta deliye döndü :
- Bana hiç bir şey olmaz, polis bey.!
Ben gavurlara orospuluk yapmam polis bey!
Beni nihayet buradan başka bir yere sürebilirsiniz. Fakat sürüleceğim yer gene Türk ili değil mi?
Herkes susuyor, iki yabancı alık alık bakıyordu...
Kezban ise yumruklarını sallayarak söyleniyordu:
- Ben gavur orospusu değilim, polis bey! Ben Türk orospusuyum!
Diğer kadınlar başlarını önlerine eğmişlerdi…
Yaşlı polis ise gözlerindeki ıslaklığı göstermemek için, ağır ağır bahçeye çıkarken Kezban hala bağırıyordu :
- Ben gavurun altına yatmam, polis bey! Ben Türklerin orospusuyum! Gavurun değil..!
Bu anlatılanlar, kaderin sillesini yemiş vesikalı Kezban’ın cılız öpülesi elleriyle, ülkemizi işgal eden gavurlara attığı yaman tokadın hikayesidir…
Kim için biliyor musunuz?
Bir kaç dolar kazanabilmek için, yabancıların önünde eğilen bütün politikacılarımıza, iş adamlarımıza, bürokratlarımıza, medya mensuplarına ve 'keşke yunan galip gelseydi' diyebilecek kadar ruh hastası, namus ve şeref yoksunu karaktersize destek verenlere
Bu arada...
O şişman tercümanın adı neydi biliyor musunuz?
Turgut ÖZAL!!!
Yorumlar
Yorum Gönder