Türk dilinin yapısına uygun olan “F klavye” günümüzde bazı resmi dairelerde kullanılsa da halk tarafından neredeyse hiç kimsenin kullanmadığı bir klavye haline dönüşmüştür. Oysa bu klavye dilimizin harf yapısını en verimli şekilde kullanacak kadar iyi tasarlanmış, yazarken Q klavyeye göre %11 oranında daha hızlı yazmamızı sağlayan bir klavyedir. Peki zamanında Türk dilinin yapısına uygun olarak tasarlanıp üzerinde yüzlerce araştırma yapılan bu klavyenin günümüzde kullanılmamasının sebepleri nelerdir? En önemlisi böyle bir klavyeye neden ihtiyaç duyulmuştur? Şimdi bu yazımda bu sorulara cevap vermeye çalışacağım.
Q Klavyenin Tarihçesi
E. Remington and Sons şirketi daktilo üreten bir şirketti. Ancak daktiloları yeterince iyi değildi. Çünkü daktilodaki harflere mekanik bağlantılar ekleyen şirket daktiloyu kullanan kişilerin hızlı yazma olasılığını düşünmemişti. Daktilo için kapalı bir kutu tasarlanmış, mekanik harf kolları bu kutunun içerisine konulmuştu. Ancak harflere yakın zamanlarda basılınca mekanik kolların aynı anda kağıda doğru havalanması sorun oluşturuyordu. Hızlı yazıldığında mekanizmada sıkışmalar meydana geliyordu. Bu yüzden bu soruna acilen bir çözüm bulmaları gerekiyordu. Bunun için de daktilodaki harfleri gelişi güzel yerleştirerek yazım hızını düşürmeye karar vermişlerdi. Hatta en çok kullanılan harflerin parmakların en zor ulaşacağı noktalara konulması planlanmıştı. Böylece daktilonun üretiminde yaptıkları hatayı harflerin dizilişiyle kurtarmayı amaçlamışlardı. Tasarladıkları daktilo amaçlarına ulaşmıştı. Aynı zamanda bu daktilo hiçbir dil yapısına uymasa da dünyada birçok kişi tarafından sorgulanmadan hala kullanılmaktadır. Fakat günümüzde ne yazık ki Q klavyenin hikayesi bilinmemekle beraber klavyenin İngilizce’ye özel tasarlandığı düşünülmektedir.
F Klavyenin Ortaya Çıkışı
F klavyenin mucidi daktilo öğretmeni olan İhsan Sıtkı Yener’dir. Kendisi bu klavyenin ortaya çıkışının ihtiyaçtan kaynaklandığını söylemektedir. Yaşadığı olaylar ona Türk milletinin acilen bir yerli klavyeye ihtiyacı olduğunu göstermiştir. Ve bunu tasarlayıp milletine sunmayı kendine borç bilmiştir. Anlattığına göre kendisi zamanında okuduğu okulda Almanya’dan getirilen bir daktilo ile on parmak yazı yazmaktaydı. Bu klavyeyi iyice beynine kazıyan İhsan Sıtkı Yener aynı yılın yaz tatilinde işe girmişti. Fakat burada klavye oldukça farklıydı. Bu yüzden bütün bildiklerini unutup yeni klavyeyi ezberlemesi gerekiyordu. Bu olay her yaz tatilinde farklı ülkelerin farklı klavyeleriyle yineleniyordu. İhsan Sıtkı Yener artık bu durumdan oldukça rahatsız olmaya başlamıştı. Kafasında sürekli Türklere has bir klavye icat etmenin hayali yer alıyordu. Bu hayalini ancak 1946 yılında öğretmen olarak atandığı meslek lisesinde dile getirebilmişti. Bakanlığa yazdığı raporda ülkemizin bir klavyeye ihtiyacı olduğunu, bu konuda her türlü yardıma hazır olduğunu yazmıştı. Rapora bir de okullarda verilen daktilo eğitiminin tamamen gereksiz olduğunu ve bu konuda acilen bir çalışma yapılmazsa derslerin zaman kaybından başka bir şey olmayacağını da eklemişti. Yazdığı raporlar nihayet 1955 yılında kabul edilmişti. Ardından hemen çalışmalara başlanmış, çalışmalara Ankara Üniversitesi ile New York Üniversitesi arasındaki işbirliği anlaşması çerçevesinde Türkiye’ye gelen Anthony R. Lanza ile Edwark Tutark Jr. de dahil olmuştu. Çalışmalar için iki komisyon kurulmuştu. Bir grup Türkçede sıklıkla kullanılan harfleri araştırıyordu. Diğer grup ise parmaklarımıza göre klavyenin nasıl bir tasarıma sahip olması gerektiğini inceliyordu. Çalışmalar sonunda F klavyeye ulaşılmıştı ve bu klavyenin Türkiye’deki tüm daktilolarda esas olarak kullanılmasına karar verilmişti. Hatta F klavye olmayan hiçbir daktilonun ülkemize ithal edilemeyeceği kanunu çıkmıştı.
Klavyeden Şampiyonluğa
Dünya çapında daktilo ile yazı yazma şampiyonaları düzenleniyordu. 1965 yılında Türkler F klavye ile yarışmaya katılmaya karar vermişlerdi. O zamana kadar yarışmada hep Almanlar birinci oluyordu. Fakat Türklerin yarışmaya katılmasıyla beraber bu liste altüst olmuştu. Üst üste yıllarca birinci olan Türkler diğer ülkeleri kendisine hayran bırakmışlardı. Durumdan rahatsız olan Fransızlar, Türklerin F klavyesini doping olarak nitelendirmeyi uygun görmüşlerdi. Şampiyonluğu elinden alınan Almanlar ise ilginç bir şekilde Türklerin yanında durarak Fransızlara tepki göstermişlerdi. Hatta madem öyle düşünüyorsunuz siz de yapsaydınız da şampiyon olsaydınız, bu gerçekten takdir edilesi bir başarıdır diyerek Türkleri ayakta alkışlamışlardır.
Mecbur Bırakılmak
F klavyenin kullanılması kanun olmuştu fakat bu kanuna, günümüzde de şahit olduğumuz gibi, uyulmamıştı. Bunun sebebi bilgisayarın icat edilmesiydi. Çünkü bilgisayarın ülkemize gelmeye başladığı yıllarda bütün bilgisayarlar Q klavyeye sahipti. Ve bu klavyelere herhangi bir müdahalede bulunulmamıştı. Halk da geleni mecburen kabullenerek kullanmaya başlamıştı. Daha sonra Q klavye iyice yaygınlaşmış Türkiye’nin büyük oranında kullanılan bir klavye haline gelmişti. Günümüzde F klavyenin hikayesinin yeterince bilinmemesi ve alışkanlıklarımızdan vazgeçemememiz bizi Q klavyeye mecbur bırakmıştır. Yakın tarihte F klavyeye dönüş üzerine çalışmalar yapılsa da ne yazık ki bu dönüş gerçekleşememiştir. Hatta böyle bir konuda yazıp halkı bilinçlendirmeyi tasarlamama rağmen ben bile bu yazıyı Q klavyeyle yazıyorum. Ve bu yazıyı F klavye ile yazdığımda çok daha az yorulacağımı bilmeme rağmen bundan vazgeçemiyorum. Bu oldukça üzüntü verici bir durum. Sanırım biz ülke olarak zorunluluklara alışığız. Bireysel olarak F klavyeye geçmek yerine buna Q klavyede olduğu gibi mecbur bırakılırsak belki o zaman bu dönüşü başarabiliriz. Bu yüzden bu işe en kısa zamanda yetkili birimlerin el atması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu ülkemiz için, gelişmemiz için gerekli bir hamledir.
Kaynak: http://kitabıneksiksayfaları.com/f/bi̇li̇nmeyen-yönleri̇yle…
Yorumlar
Yorum Gönder