İlk hedefleri, bütün baskılara rağmen Karabağ özerk bölgesindeki 'ata topraklarını' terk etmek istemeyen Azerbaycan Türkleri oldu.
Moskova'nın Ermenilerden yana tavır alması üzerine Azerbaycan halkı ayaklandı.
20 Ocak 1990 tarihinde başkent Bakü'ye giren kızıl Sovyet ordusu, Halk Cephesi öncülüğündeki 'vatanseverleri' tankların altında ezerek yok etmeye çalıştı.
Dayatılan ateşkesi fırsat bilip silahlanan Ermeniler, Rusya, Amerika ve Fransa'yı da arkalarına alarak, 1992 yılında geniş çaplı bir saldırı başlattılar.
1993 yılının ortalarına doğru, Karabağ'ı tamamen ele geçiren Ermeniler, ayrıca Azerbaycan sınırları içerisindeki toprakların 'yüzde 25'ini de işgal ettiler.
Yaklaşık altı yıl içerisinde '40 binden fazla' Azerbaycan Türkü hayatını kaybetti.
Zorunlu göçe tabi tutulan 'bir milyondan fazla' insan ise kurulan derme çatma çadırlarda, oldukça zor şartlar altında, bir gün yeniden evlerine dönebilme umuduyla uzun süre 'kaçkın hayatı' yaşadı.
+ + +
Hocalı kenti, stratejik konumu ve nüfus yapısı yüzünden, 'Büyük Ermenistan' hayali ile yanıp tutuşan katillerin, Karabağ'daki en önemli hedeflerinden biriydi.
Ermeniler, uzun süren hazırlıkların ardından 1992 yılında, 25 Şubat'ı 26 Şubat'a bağlayan gece, 'ağır silahlarla' donatılmış halde, ansızın girdiler Hocalı'ya.
Önlerinde Rus yapımı 'tanklar', 'toplar' ve 'obüsler', ellerinde 'roketatarlar', 'makinalı tüfekler' ve 'kalaşnikoflar' vardı.
Önce kentteki bütün binaları dört bir yandan bombardımana tutarak yakıp yıktılar.
Ardından gözü dönmüş bir şekilde 'harabe' haline gelmiş olan evlerin enkazları arasına dalarak 'insan avına' çıktılar.
Gece yarısı neye uğradıklarını şaşırmış bir halde can havli ile sağa sola koşuşturan masum insanların 'kadın', 'çocuk', 'ihtiyar' demeden 'gözlerini' oydular; 'kafataslarını' parçaladılar; 'uzuvlarını' kestiler; 'derilerini' yüzdüler; 'karınlarını' deştiler; 'diri diri' gömdüler, 'fırınlarda' yaktılar.
Tarihin ender tanıklık ettiği canavarlıklardan birinden sağ kurtulmayı başaranları ise 'kurşuna' dizerek katlettiler.
Takvim yaprakları 26 Şubat 1992 tarihini gösterdiğinde, Hocalı artık neredeyse tamamen yeryüzünden silinmişti.
+ + +
Bir zamanlar kendilerini 'teba-i sadıka' olarak kabul eden Osmanlı İmparatorluğu'nu buldukları ilk fırsatta sırtından hançerleyen Ermeniler, 1915 yılında Doğu Anadolu'da baskın düzenledikleri kasaba ve köylerde, 'hamile kadınların' karınlarını yararak bebekleri dışarı çıkarmışlar, ellerine geçirdikleri 'küçük yaştaki' çocukları, 'diri diri' tandırlarda pişirerek zorla annelerine yedirmeye çalışmışlardı.
Ermenistan hükümeti tarafından 'millî kahraman' unvanı verilen katillerden biri olan Zori Balayan, kaleme aldığı "Ruhumuzun canlanması" isimli hatıratında, Hocalı soykırımı esnasında yaşanan 'insanlık dışı' mezalimi bakın nasıl anlatıyor:
- "Çete üyesi olan Haçatur ile birlikte zapt edilmiş evlerden birisine girdiğimizde, askerlerimizin 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilediklerini gördük. Haçatur, çocuğun bağırmaması için anasının kesilmiş göğsünü onun ağzına soktu. Ben de önce çocuğun karnını deştim, başının ve göğsünün derisini soydum. Sonra Haçatur, cesedini doğradı ve onunla aynı kökten, Türk kökünden gelen köpeklere dağıttı. Aynı şeyi üç Türk çocuğuna daha yaptık. Halkımın intikamının yüzde birini bile aldı isem ne mutlu bana."
+ + +
Binlerce yıldır 'Türk' kenti olarak bilinen Hocalı'nın adı 'İvnovka' olarak değiştirildi.
Karabağ'daki 'Türk' nüfusuna yönelik 'etnik temizliği' gerçekleştiren çetelere öncülük eden Robert Koçaryan ve Serj Sarkisyan ise daha sonra sırasıyla 'Ermenistan Cumhurbaşkanı' oldular.
Yorumlar
Yorum Gönder