Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Sovyetlerin Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuruluşundaki Yeri

Belki bilmezsiniz ama Taksim Cumhuriyet Anıt’ında Atatürk’ün sağında iki Rus yer almaktadır. Bu kişiler ünlü Rus mareşal Kliment Voroşilov ile ünlü Sovyet KGB kurucusu Mihail Frunze'dir Bu kişiler Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluşunda oynadıkları önemli rolü Atatürk’ün özel emri ile tüm gelecek nesiller için asla unutulmasınlar diye bu anıtta yer almaktadırlar. Ne yazık ki günümüzün Türk nesli bu kişilerin ne adlarını biliyor ne de ne yaptıklarını. 16 mart 1921 yılında özel törende Rusya Sovyet Federal Sosyalist Cumhuriyet’i ile Türkiye arasında “Dostluk ve kardeşlik sözleşmesi” imzalanmıştır. Bu sözleşmeye göre henüz kurulmamış Türkiye Cumhuriyet’ine Türk milletinin yabancı istilacılardan özgürlüğünü kazanabilmesi için 1878 yılından beri Rusya sınırlarına dahil edilen Kars, Ardağan ve Artvin bölgeleri verilmiştir. Sözleşmeye göre Rusya Türk halkına 10 milyon altın ruble ile askeri mühimmat hibe edecekti... Ağustos 1921’de Rusya Mikail Frundze’yi Türkiye’ye e

Toplumsal Yozlaşmanın Temelinde BENCI'lik Yatar

Farklı kültürle tanışmak ve o kültürlerin iyi olan taraflarını(!) almak tabi ki günümüz dünyasında bir çok insanın uyguladığı şeydir. Özellikle iyi olan taraflarını diyorum çünkü insan bir eylemi gerçekleştiriyorsa muhtemel kendi düşünce yapısı bunu doğru ve en iyi seçenek olarak gördüğü için yapıyordur.  Aynı zamanda kişiden kişiye değişen iyilik kavramı söz konusu iken insanların globalleşen dünyada, bilimsel araştırmalarla zihin kontrolü yapıldığı bir zamanda neyin iyi ve neyin kötü olduğuna karar vermesi hayat tecrübesi, analitik düşünebilme becerisi gerektiren bir şey ve gençlerin de bu anlamda aileler tarafından iyi eğitilmesi en önemli noktalardan bir tanesidir. Diğer önemli nokta ise değerlerimizdir. Nasıl her insanın bir kişiliği kendine özel sınırları varsa, aynı şekilde toplumların da var. Ve biz belirli topluluklarla yaşayan ölümlüler olarak hayatımızı devam ettirdiğimizi göz önünde bulundurarak geçmişten gelerek evrimleşmiş toplumsal normlar konusunda daha anl

Neden Hep Yanlış İnsanlara Aşık Oluruz?

Aslında soruyu "Neden BAZEN Yanlış İnsanlara Aşık Oluruz?" düzeltmek lazım. Çünkü sizin de çevrenizde gayet mutlu çiftler vardır ve belki de sizi aşka inandıran, umutla yaşamanızı sağlayan bu çiftlerdir. Ama söylemekte de fayda var: yanlış aşkları hayatımızdan atmadan bu soru bizim için "HEP" olarak kalmaya devam edecek. Aklımızın, mantığımızın almadığı aşklardır yanlış aşklar. Belki de cinsel dürtülerle aşık hissetiğimizden de olabilir. Ama nedeni ne olursa olsun biraz kalbimizin de yanılabilme ihtimalini göz önünde bulundurmak lazım. Biraz da konunun temeline inecek olursak.... Yanlış insanlara aşık oluyoruz çünkü kafamızın içinde "doğru insan" diye bir kavram var. Zihnimizde belli ölçülerden daha doğrusu kalıplardan meydana gelen bir şema oluşturuyoruz. Durmadan hayatımızın erkeğini ve ya kadınını arıyoruz ve onu bulma konusunda oldukça sabırsız davranıyoruz.  Ayrıca kabul edin ki aşk söz konusu olduğunda yasakların ve engellerin ayrı

Mutluluğun Anahtarı Mutlu Edebilmektir!

Mutluluk ayna nöronlar sayesinde çoğalır. Bir insanı mutlu edebildiğinizde onun mutluluğu ile siz de mutlu olursunuz. Etrafınızda mutlu insanları gördükçe ve bu mutluluğu paylaşa bildiğinizde hiç şüphesiz dertlerinizi unutursunuz, daha pozitif bir bakış açısıyla dünyaya bakarsınız. Biliyor musunuz?  İnsanlara verebileceğiniz özel armağanlar var ve bunlar için üstelik para harcamanıza da gerek yok! Size bunları sayayım. 1) Dinleme.. .  Ama gerçekten dinleyin. Kesmeden, hayal kurmadan, vereceğiniz cevabi düşünmeden... Can kulağıyla dinleyin. 2) Sevgi...  Kucaklamalar, öpücükler, sırt sıvazlamalar ve el tutmalar konusunda cömert olun. Bu ufak hareketler aileniz ve dostlarınıza olan sevginizi daha açik göstermenizi sağlayabilir. 3) Kahkaha... Fıkra anlatın, neşeli hikayeleri paylasın. Bu armağanınız "seninle birlikte gülmeyi seviyorum" anlamına gelir 4) Yazılı bir Not... Basit bir "Yardımın için teşekkürler" notu, ya da belki

Sosyal Medya + Sanal Gerçeklik = YALAN Dünya

Sosyal Medya'nın yaygınlaşması hayatımızı ne kadar değiştirdi değil mi?  İnsanlar olduklarından çok olmak istedikleri gibi göründüğü ve sanalda mutlu bir dünya. Belki de bu yüzden sanal olarak kalması ve kalmaya devam etmesi gerekiyor. Arkadaşlıkları, dostlukları ve aynı zamanda ilişkileri... Bir de bu hayatların onandığı oyunlar var tabi ki.... Örneğin Second Life bunlardan da en ünlüsü ve içine çektiği insanları adeta başka bir hayata götürüyor gibi. Kendi hayatlarındaki eksikleri burada tamamlayıp, hayallerindeki hayatı yaşama fırsatı kazanıyorlar... Ve gelecek yıllarda sanal gerçekliğin artması ile bu gibi oyunlar belki de hayatımızı bir sanala dönüştürecektir. En azından şimdilerde bile hayatımızı, arkadaşlıkları, ilişkileri ve doğal olarak da toplumu ve toplum yapısını etkilemediğini söylemek imkansızdır. Gerçek hayata dönüştüğünde belki de mutsuzlukların başlangıcı olabilir. Hayalini kurdukları özellikler bir anda gerçekle yüzleşince yok olabilir çü

Mutluluk Nedir?

Ayna nöronlar nedir biliyor musunuz? Başkası mutlu olduğunda ve bunu tüm kalbinizle his ettiğinizde siz de mutlu olursunuz... Ya başkasını mutlu edip yanında duracaksınız, yada siz mutlu olup her kesi mutlu edeceksiniz... Peki şuanda mutlu musunuz? Yada mutluluk tam olarak nedir? Hiç düşündünüz mü? Mutluluk; Uyandırılma tedirginliği olmadan huzur içinde uykuya dalmaktır. Mutluluk; Yazın en sarı sıcağında serin bir denizdedir, bir ağaç gölgesindedir. Mutluluk; Çıplak ayakla koşulan ıslak çimendedir. Mutluluk; Sıcak bir günün sonunda esmeye başlayan serin bir yeldedir. Mutluluk; İnce belli bir çayda içilen tek şekerli demli çayın tadındadır. Mutluluk; Anlatılan bir fıkranın ardından atılan kahkahadadır. İzlenen bir filmin sonunda dökülen göz yaşındadır. Mutluluk; Günün ilk aydınlığında, gecenin son karanlığındadır. Mutluluk; Annenin okşayışında, babanın başında, çocuğun gülüşünde, sevgilinin dokunuşundadır. Mutluluk; Düşünüldüğünde gülümseten çocukluğa dair bi

İyilik Yaparken Karşıdaki İnsanı Rencide Etmemelisin

Bir gün lokantada oturmuşken telefonla konuşan bir adam birden sevinç çığlıkları atmaya başladı. Konuşmasını bitirdikten sonra garsona: -"Burada olanlara hepsine benden pilav üstü kebap ver! 18 yıl aradan sonra tekrar baba olacağım!" Bir kaç gün sonra aynı adamı sinemaya giderken elinde 3-4 yaşında bir çocukla bilet kuyruğunda gördüm. Çocuk ona baba diyordu. Adamın yanına gidip o günkü işinin hikmetini sordum. Adam utana sıkıla olayı anlattı. -"O gün yan masada yaşlı bir çift vardı. Yaşlı kadın menüye baktıktan sonra eşine: ‘keşke bu gün pilav üstü kebap yiyebilseydik’ dedi.  Kocası da hanımının yanında utanarak ancak çorba alacak paralarının olduğunu söyledi. Bunu duyunca üstüme kaynar su dökülür gibi oldu. Bende o yapmacık telefon konuşmasıyla onlara pilav üstü kebap almak istedim." Ben adama: -"Peki niye herkese yemek verdin?" diye sordum Adam ciddileşerek: -"Ben bütün malımın gitmesine razıyım ama bir insanın izzeti